Unuttular kızımBiz neyi unuttuk biliyor musun? Biz sevmeyi unuttuk. Yolun en başında kaybolduk. Silahlarımızı bıraktık, teslim olduk. Biz zamana teslim olduk. Teknolojilere, dünyaya teslim olduk... Bir adım bizden öndedir şimdi hayvanlar. Oysa taşlar... Taşların dili olduğu zamanlarda taşlar dahi ibadet ediyordu. Biz nebîden bîhaber iken. Hatırlarsın, biz o tarihten öğrendik kız çocuğuna verilen değeri. Nebî ayağa kalkardı içeri girince kızı Fatma’sı. Dünyanın en ücra köşelerindeki bile cahiliyyeti kaldırdı Muhammet (sa.) Biz Muhammet’i unuttuk. Mahcubiyet nedir unuttuk. Yaşamak nedir ki şimdi? Hiç içinde para olmayan bir rüyayı hayal ediyor muyuz? Ve ne kadar da zengin olsak o kadar külfet oldu yaşamak bize. Nebî karnına taş bağlarken biz hiç doymadık dünyaya. Sahi, Siyer-i Nebî okuyan çocuklar var mı hala? Önceden rahatlıkla kanardı çocuklarımız, demir para kâğıt paradan üstün. Yine de bilirlerdi namazların kaç rekat olduğunu. Şimdi ki çocuklar matematik dehası da ne oldu? Cuma namazı kaç rekat? Çocuklara kızmıyorum ki. Biz unuttuk onları... Aslında yakındığım nokta dedelerimiz... Miras dediğimiz şey yalnız para şimdi. Çocuklarımızın elinde oyuncak olurdu eskiden Elif-ba ve tespih. Tespihe hiç girmeyim şimdi. Sokaktaki gençler ellerinde tespihle nereye giderler? Mertlik tespihle ölçülmezdi önceden. Namus da Sefamerve ve Armine ile. Tesettürün ölçüsü Nur suresiyle yüzyıllardır sabitti oysa. En çok makyajı neden tesettürlü kadınlar yapıyor? Diyanet zaten... Ne din kaldı ne iman. Her şey câiz, mubah... Edebiyat ta ise herkesin ayrı bir tanrısı var sanki. Kendilerine azap indiğini söylerler şairler. "Tanrılar derler." Sürekli Allah’a. Anlamıyorum, ben de şairim. "Allah" yazması bu kadar mı zor? Her şeyin bir çünküsü vardı çünkü. Çünkü unuttuk. Çünkü yanıldık. Çünkü şeytan... Şeytana inanmak bizi peşinen kabul etmekti yenilgiyi. Ve yaşamak bize kolaydan kazanacağımız bir kumar gibi oturdu masamıza. İhaleye girdikçe battık. Oysa zamanın şeytanları bizdik. Şeytandan daha günahkârız şimdi... Unuttuk, siyah ve beyazı karıştıracak kadar esir aldı bizi kötülük. Ve körlük... Oysa bence körler bizden daha iyi görüyor. Biraz haram, biraz helaliz... Çünküsü hep vardı bunun. Zamana aldandık, dünyaya taptık. Çünküsünü de unuttuk... Kefaret için değilse nedir ki bu cennet ve cehennem? Dedim ya yolun en başında kaybolduk. Sevmeyi unuttuk. Her şeye dahildi oysa sevmek... Ve kızım insanlar öyle güzel sevmiyor artık. Sana gelince, sen benimle para için evlenmezsin. Seni fazla tanımam ama âşığım. Ve kızımızı düşün sevgilim. Ve güzelliğin göreceli olduğunu söylerim hep. Sen güzel değilsin. Sen ayrı bir güzelsin sevgilim. Yusuf gibi. Doğaüstü... Bu kitabı sana yazdım. Sen şiir okumasını sevdiğin için kitap yazdım. Evet, görmek zor ama güzel. Biraz da içini görebilmekte en büyük mesele. Gözleri renkli olsa ne fark eder içi karanlık bir insanın. Cebi zengin olanın gönlü fakir ise kime ne fayda? Mesele hatırlamakta... Unuttuğumuz yanımızı. İnandıklarımızı, uğruna savaşlar verdiğimizi, tarihimizi... Kitapları, şiirleri, çocukları, aşkları, uçurtmaları, kuşları, atları, karıncaları... Bunları biz niye unuttuk? Biz aslında neyi unuttuk biliyor musun? Kendimizi... |
Güzel bir şiirdi, beğeniyle okudum. Şairimi KUTLUYORUM. Nice güzel şiirlere...