yalnızlık kadar hunhar...bu kaçınçı kadeh elinde yüzüme bakma öyle yine nerden sürgünsün hani o sadık dağların nerde kaç kurşun emdi bağrın avucum sığacak nerdeyse al yüreğimi koy açılan yerine boşluğunu doldur da üşütme üşüme artık yanaş şöyle çatlamış göğüslerime sokul gir tarihime gir tuzlu gözyaşlarımda durul dokuz kere düştüm kendimden sana kürtaj oldum onuncu gebelik bu aşkına ben aldırmaktan yoruldum yattım sigaranın yanına beni söğüş misali dişlerin bellesin bir şarkı tuttur elips yörüngesinde ritmimizi dengelesin eski uygarlıklar tadında öpüşün feminist ayaklarımı yerden kessin diline dolanmış kasıklarımda dünyaya yepyeni bir kadın gelsin dağ yemiş yaralarını sal saklımda susturayım sonra senin için biraz kumral biraz da sarışın olayım esmer bir afettir gece / aşkı giyince sen soyun karanlığına dilediğin gibi hitab et / berna olurum ya da bernadett sana son kez sesini sür yansın sesim yangınında yankılansın geri dönmeyeceksen bırak inlemelerim her pusuda seni uyarsın sazda şölen / kalbimde elem / simdi kaç el sana yol nakşediyor ebem havar! rahmimde yalnızlık kadar hunhar bir sancı büyüyor... biraz ağır git yaşanılan öyle hemen yalan olmamalı ki dağ rüzgarında bilenen dudakların bedenimi harita misali parçaladı üstelik zihnindeki düşman vurdu bölgelerimi / giydiğim toprak kaydı / ben sustum ama de hangi sütü helalinden hangi memeye doldururum etimin neresinden arttırıp şu öksüz bebemi doyururum unuttuğun falçata dilimde suskun dişimde tek sözlük can var dur! desem sana kesin kes lohusa sesimi kan yıkar şimdi ruhumda müebbet bir cenabet ya melekler misillerse gecelerimi ya gün yüzümden silmezse seni ki ben paklanmam artık ıslanmam artık yağmur bile acıtıyorken tenimi... |