YALANCI BAHARIN ZAFERİ...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Ve bir nida duyulur açık pencerenin pervazında ölü bir serçe... Kasım kasım kasılan Kasım’ın mizacı değişmişken hazan mahsulü yorgunluğu bahara yoran şair. Sözcükler nasıl tükenir ve nasıl susar şair hele ki heybesinde saklı iken aşk ve yalnızlık... Bir yanılsama gecenin vitrininde Ve öbekleşmiş ahali Sivri dilli meczubun feryadı. Aşkla yıkanmış şehir bir de şehitliğin mertebesi: Ölümü kozasında saklayan ömür. Fevri bir sunumda iç geçiren bülten Hadis yüklü ruhun zulümden firarı Elbette zalime inat Mahzunluğunu ilan eden sevdalı devir. İnkârın gölgesinde Çözülen buzlar Aşkla idamı birbirine karıştıran Neşriyatı günün; Öfkeli bir zehir Zemzem suyuna muhtaç ne da olsa beşer: Gönüllü sevginin manzumesi Nefrete biat aşka hücum eden sevgi dolu nehir. Kayrası günün batıl bir şarkı; İman gücüne rest çekmiş münafık Yeter ki uzak olsun sudan çıkan yüreğine sevginin Bir bir ok atan aklıselim şair. Ne inkârı dünün Ne firarı günün Ne de restleşecek yarınla varsa yoksa zahir. Kelamın hası mimarı huzurun; Sevdanın da yeis yüklü iltifatı: Yüz göz kelimelerle gönül Bayağı bir şarkıdan uzak hazan makamı Yaprakların ruhuna okunan her dua; Yalın ayak aşkla ziyanı yüreğin Baştan ayağa uzanmış bir kez Bahtının rüzgârına. Kürediği kadar ihlaslı matemin Göz kırptığı boşluk Nazına niyazına kurban aşkın Badirelerin arası konuşlu özlemle Ölüm nüksederken şiire konan bir kelebek Oysaki ömrü yetmeyecek yarınki izdihama? Dünde kaykılan ipek böceği mi sürecek sefasını şiirin? Ümmeti göğün illa ki kuşlar; Yeri göğü işgal eden sefil rüzgâr Bir batında uçurdu isyanını yüreğin Konup konacağı sefil düzlem Unutulacağı da gün gibi aşikâr. Bir yıldızın nefer olduğu… Aşkın ise bir hadis… Şefkatli ellerinde inancın Yüreğe yüklediği her ilahi, Şafağı atan geceye belki de son ihtar Varlığın idamesi Açlığını şiir ile gidermesine vesile Çemkiren zalimden alabildiğine uzak Yine de yakalanmadı mı o sefil zifire? Kem gözlerin miadı dolsa keşke Şiirden önce şerrin hayra yorulduğu bir manzume Beyitlerin ihlali Kavşağında ömrün Zafiyet geçiren üç beş imge: An meselesi olsa olsa infilakı: O zümre ki; Aşkı payidar kılan sefil mevsimde bile Düşkün kollarında yatmaya ne hacet ölümün? Zemherilerde üşüyen bir hece daha mı gerekli yoksa Şiirin son dizesine? Sonrası malum: Öncesi olmaya ne gerek hazanın? Hazan ki; Yalancı baharın zaferiyle İnanmadı mı bir kez sözcüklerin sönmeyecek ferine? Ne azap yüklü ne de azat edilesi; Ne reddi ne de kabulü mümkün; Devinen gölgelerden uzak Miladı aşkla pişen bir hikâye Şair kadar vefalı mı yoksa? Yazdığı her şiir yarına hediye Olsa olsa kucakladığı bir sevda Şiire nazire eden Sandığında hüzün İnşa ederken mabedini ömrün. |