İbretten nasip
İbret kıssalarında gün ışığı...
Bütün marifeysiz karanlıklarda. Yasaklanan mıydı öncekilerin var oluşu, Bereket değil miydi cesaretimiz, Yoksa konuşturamadığımız derin öfke mi? Hiçsen bu dünyada, Onca kapakları kapat öyleyse! Zifiri yamaçlarda bıraktığın olsam, İbret mi solur aciz makamı taşlara? Yetersizliklermiş kuş tüyü bilinçsizliğim. Uzaklığımı seyret hiçe yasak koymadan. Simgelerden kuşandı kuş kanadı güç, Karanlığın her bir damla yalnızlığı. Olgunluk diyorduk yırtıcı aldırışımıza, Niceliği, gerçekliği kimliği doyurdu zaman. "Buraya kadar!" der dururuz sonunda, İlk olur bu düşünce, Sona koysan başlangıç biter. Yığdık kerpiç yapısında kuruluğu, Susuzluğu içtik en doymuş havadan, Sözlere yama diktik, Bu bir dyalektik, Zincirle köz köz bağırdık, An meselesi i kırılmazlığın bitişi. Kızgındık, beraberdik oysa seninle ey yaşam! Dokunamadığım ay parçam bu muydu? Dağılır hepsi berraksa kırıntılar, Çağrılara kapanır gözlerim, Dağlara kapanır sis rüzgarım, Sitem değilsen anlat bana, neden gizlisin? En soluksuz doğruluk pınarı, Nereye kaçışın? 07.08.2007 Uşak Süleyman Yıldırım |