Noya hanımGöz kapakların yarıya inmiş gelirdin her sabah .. Sayfiye havalı balkonuna Gözlerini örterdi Kirpiklerin.. Saklı kalırdı bakışların Göz pınarlarında.. Kınalı bardaklarda çay içerdin Ağustos sıcaklığında. Tatlı sürerdin eylülün diline Şeker limon karışık Şerbetli yağmurlar olsun isterdin Güz mevsiminde.. Soğuğa dayanıksız...ama delice aşıktın . Bir dediğin iki olsun istemezdin İki olunca saydırıp Tek sayılı rakam beşinciye varmadan üç ayaklı Tabureyi çekerdin ayaklar altından asardın adamı.. Hatırlıyorum da tam bir Hayvanseverdin sen Kül yutmaz anadolulu Kürklü hatunların Öcü militanı ... Aslen Bolu’lu.. Noya.. Kırmızı şalın yok şimdi omuzlarında ..... Üç tarafı açık yemyeşil ormanlık tam karşında Yürüyemediğin.. Manzara tüm güzelliği ile gözler önünde.. Bakamadığın.. Dağ havasının alıp getirdiği rüzgarlar... devasız... Suni esiyor deniz esintisi.. tatsız.. iyotsuz .. Süzülüp giden gemi geçiyor yine bak Göremediğin.. İncir zamanı sırtında güneşi ile uzaklaştı yaz Eylül de Biraz daha eylül oldu buralar Şehrin avuçlarından uçup Konuyor balkonuna Avare takılıyor yapraklar Belki uğrarsın Yağmur zamanı En sevdiğin yerine Bak bakalım Cama yansıyan suretimden Ne kadar değişmişim sence Balkondaki yokluğuna.. Rana |
))))