GÜZELLERDEN ÂLÂ
Var mıdır gerçek olan senden gayri başka?
Düşürme beni hiç aşkından başka aşka; İşim-gücüm yok başka, düşmüşüm bu aşka; Seni sevmek bambaşka…! Sevmelerden âlâ…! Aşkınsız o şaşkınlar aşk başka sansınlar, Bunca yaşamamışlar, yaşadık sansınlar, Bu dünyayı da hâla en güzel sansınlar; Cennet-i âlâ ne güzel, kâinâttan âlâ…! Takma nefs beygirini harâm bahçesine; Bahçedeki zehrini alır bünyesine, Atarsa tekmesini yarayan yerine, Cehenneme düşersin düşmelerden âlâ…! Levh-i mahfûz bir âyna, kaydoldu ilm ona; Bunca kâinât ru’ya, bir mazhar-i mânâ; Tek hakîkatsa Mevlâ; ayna, mânâ ona… Seyre dalar ne âlâ, dalmalardan âlâ…!... İki göz verdin bize, bak diye güzele; İki dudak verdin bize, de diye güzele; Aceb kim ki o güzel? Sensin o ezel güzel, Cemâlin âlâ güzel; güzellerden âlâ…!... Aşk sürmeledik göze, bakacak güzele; Aşktan söz kattık söze, atacak güzele; Aşk nârı yaktık öze, üzüle üzüle… Yandıracak güzele, güzellerden âlâ…!... Âşığk hiç cennette ma’şûksuz olur mu? Ki, sana âşıkken hem sensiz avunur mu? Hiç hûriden, nigârdan sevgili olur mu? Olmaz ki… Hiç olur mu o, güzelden âlâ…?!... Yanmışım ben zâtına bir kerre yâ Mevlâ! Kanmışım tâ aşkına, bu aşk aşk-ı âlâ; Hûriyle-nigârla âşığını avutma; İstediğim cemâlin, güzellerden âlâ…!... Bir kez yetmez seyrin; her dem daim eyle Cennette cemâlin; seyre nasîb eyle Bakmak hem sevâbtır en âlâ güzele Güzel, sensin yâ rabbim, güzellerden âlâ…! Aşkından söyledim kavl-i ilâhîyi, Destân eyledim best-i ilâhîyi; İlâhî! Aşkından ayırma ALİ’yi; Sana yanmak, ne güzel...! Yanmalardan âlâ…! |