İNCİTME!.
Koşma, kovma, kovalama kimseyi izinden;
Olur da kırılır dizinden; bacağı incitme! Gitme; kaçsın varsın, ardından garibim tezinden İzin ver; döndüğünde izinden, kaçağı incitme! Korkar senden, saklanır köşe bucağa, besbelli… Arayıp fellik fellik, köşe bucağı incitme! Bir gün gelir, aklanır belki ha, nereden belli!?... Yapmıştır çocukça delilik; ircâyi incitme! Keserken kurbanı bile o kurbanla beraber İyilikle bileyebil de, bıçağı incitme! Gevşekse vidası, normal sık, eyleme târumar Tornavida bulamazsan, kurbağacığı incitme! Olmasın aşırı sıcağı çok, çatlatır belki… Az sıcaklı çalı-çırpı at ki, ocağı incitme! Kuru ürün olsun hep tutuşturacağın ilki Çırayla değil, sırayla yak ki, sıcağı incitme! Kömür atma ocağa ha…! Kapkaradır, islidir Çeperlerinde hapislidir, bacayı incitme! Yaş odun da atma! “Yaş kesen baş keser…!” Risklidir… Yanarken isi sislidir; yakacağı incitme! Keserken odunu asla vurma budağından Tepkime gelir odağından; nacağı incitme! O an besmele, dua dökülsün dudağından Olurda sıçrar budağından, bacağı incitme! Kucakta değil de, bir biçim seni sarsalar da Sararken sarssalar da seni, bohçayı incitme! Yetiştirmek için hastaneye kaldırsalar da Ve uçakla uçursalar da uçağı incitme! Sunsalar da sana o an atıştırma yiyecek Deme ki, nasıl hissedecek? poğaçayı incitme! Dahi verseler de ne varsa birçok içecek… Dahi soğuyup gidecek de olsa çayı incitme! Bulaşma hiçbir şeye, bak, hep tıngırdarlar sana Bulaşık yıkarken ayır, kap kacağı incitme! Bir gün yaralansan, kucaklayarak kaldırsalar, İnlemeden dayan; bindiğin kucağı incitme! Sadık ol borcuna, sakın inkar etme hiçbir an Onu ödeyeceğin an alacağı incitme! Yüklenme hiç alacağına, mühlet ver her bir an Güler yüzlü ol an be an; kalacağı incitme! Bir güzel kaşısalar da kaşağıyla, tokatla… Tokatlama…! Sabret; tokatı, kaşağı incitme! Tutsalar hep bir tepede, durabil ihtiyatla İtseler bile düş dikkatle; aşağı incitme! Küçük görme sen hiçbir mahluku, hepsi büyüktür Bal çalan ayıyı, su içen karıncayı incitme! Hepsi senin sırtında çok ağır ve büyük yüktür. Narin davran nimetlere, narinceyi incitme! Güneş batıp da ufuktan geceler kararınca, Yeterli uyu kararınca, geceyi incitme! Kalk seherde, tesbihat et; kalkma gün ağarınca Horlayaraktan bağırınca serçeyi incitme! Güfte güzel, beste güzel; güfteci ise sözel... Besteci ise özel ama, icrayı incitme! Dinleyenler ise tüzel, ama onlar da güzel “…SESİGÜZEL” güzel ama, Hercâi’yi incitme! Geçerken bir köprüden eğer düşersen aşağıya Ayak üstü düş yavaşça, akan çayı incitme! Üşümüştür bu deyip sana çay ikram etseler, Azar azar, yudum yudum iç de, çayı incitme! Assalar da yukarıya derini yüzmek için Serkeş nefsini üzmek için kancayı incitme! Can denizinden canan cennetine yüzmek için Ve kokusunu süzmek için goncayı incitme! Arş-ı a’lâ tavanından saçılan şemsi mehrin Arzdaki ışk denen üstdeki saçağı incitme! Kadrini bil her zamanın, her anın ve her dehrin Fitne kopartıp da içindeki çağı incitme! Kapaksan dahi bir gazoz şişesine, sıkı sar Seni açarken de gevşe, açacağı incitme! Bir gün sertleşir de zuhur ederse senden zarar Senden korkup ürperenden kaçacağı incitme! Geziye çıkıp bol bol, Bolu bolu, Düzce gitsen Saptaki sapamaktan saptığın Sapanca’yı incitme! Yaban ellere de varsan cavurdur diye kızma Çiğneyip yerdeki bayrağı, sancağı incitme! Sürseler seni ormana, dağa, kıra, bayıra… Mevla’m herkesi kayıra; kokarcayı incitme! Dağa, kıra, bayıra değil de, koysalar çayıra Mevla’m rızkını ayıra; Karacayı incitme! Her yer, herkes değerlidir kendine göre tabi ki, Suyu, Çeşme’yi sev, kaldı ki, Foça’yı incitme! Bir ora mı değerlidir? Bir çok içerideki Kalan onca ilçeler… ki… en Buca’yı incitme! Dağlara, ovalara bak! Kırları, bayırları hoş… Çimende çayırlarda koş, burçağı incitme! Her tarafları ne hoş, bak…! Yok hiçbir şeyden nâ hoş… Tarlalarda yok boş; gez, koş… Yoncayı incitme! Tarladan hem zerzevât hem merzevât topla ama Patatesleri fazla ıkıp, kalçayı incitme! Kimini ez, sık; üzerinde zıpla, hopla ama, Domatesleri fazla sıkıp salçayı incitme! Arayan bulur nurunu; nurlar hep nur dağından Sanki sırça, zeytin yağından; sırçayı incitme! Tarayan bulur sadayı; turlar hep Tur dağından Çalar solundan, sağından… Fırçayı incitme! İnce bell’er fışkırır, aşk odunun budağından Mürşid aratır otağından; aratanı incitme! Nice dell’er hıçkırır… Aşkı bell’er odağından; Hurşid yaratır dudağından; yaratanı incitme! Yansır ışığı hurşidin, kalblerde adresine; Işk verir göz katresine, merceği incitme! Ol katre döndürür cehennemi bile mersine Hem dönmesin diye tersine gerçeği incitme! Hem bal verir, hem iğneler; arıya bak arıya…!... Şu sözlerim aksi karıya: Kocayı incitme! Hem kötek ister, hem mizmeller; karıya bak karıya…!... Bacağına azzzzzzzzzzzzzcık değ ama, kalçayı incitme! ALİ! Kala kala kalma evde ala alevde Hep güle güle kal evde, gül çiçeği incitme! O gül çiçeğin, şerbet yapsa reyhanından evde, Huriler sunmuş gibi al; içeceği incitme!!! |
Sürseler seni ormana, dağa, kıra, bayıra…
Mevla’m herkesi kayıra; kokarcayı incitme.
Dağa, kıra, bayıra değil de, koysalar çayıra
Mevla’m rızkını ayıra; Karacayı incitme.
Güzel bir şiir okudum. Her dörtlüğün sonunda İNCİTME diye bütün gücüyle
bağıran şair arkadaşımı KUTLUYORUM...