DÎL BÜLBÜLÜM
Dil bülbülü, dilber güle gülüm dedi gül bağında
“Sen kimsin?” dedi bülbüle gül de o gül bağında Ben bülbülüm dedi güle, güle güle gül bağında Demedi gül de bülbüle: Güle güle, hadi nâş, nâş…! Dedi: Ben sana dilberim, âhayım gonca çağında…! Sadr denen beşş barma-ğın kim, açmışım ben gül bağında; Sense sesinden belli kim, hep feryâd-û fîgânında… Sesin yanmış aşk dığanında, tenurundan bellî, aşş-aşş…! Sen bülbülsün, başkası kim, başka reyhânın ağında… Başkası burda gezmez kim, gezer başkasın dağında; Gelse de bizi bilmez kim, neler kokar gül yağında?!… Aynısı cennet bağında…!… Şebnem-î bal, kevser… raşş-raşş…! Müebbedinden aşîşî enhârın solunda-sağında… Muhabbetinden bahşîşi Muhammed’inin yanında; (s.a.v.) Şebnem-î enhâr raşîşi, hebbet-i muhabbet ile; Muhabbeti Muhammed ile şatuları levîn taş taş… Bir kez aşkıyla raksetse sekiz cennet Arş sağında, Merkez, şaşkına döner be merkezkaç ve odağında!... O dem yedi cehennem de harr-û nâr iken işinde, Târumâr olur o biçimde…!… Sakar, makâr… olur yaş yaş…! O hebbet delirtir işte kâinâtı, döndüren o odağında; O hebbet ki muhabbette, muhabbet de gül yağında; Gül yağı da Muhammed’te, sızar o gül yanağında; (s.a.v.) Sürünmeyen sürünerek gider haşra yavaş yavaş…! Gezin gülde a be bülbül! Bil, bilğî sayâr’ın yanında… Güz-yaz-kış… yaz gülü bülbül! Mürekkebin giryânında, Giryânın gül yanında büll, bülbül! Gül bul banağında Aşktan nayır var yanağında, gül çayırı ondan yaş yaş… Çeşm-i bahr-i aşkmış gözün, aç ki ceşmi, giryânında; Ehl-i giryân açmış gözün, sırrı çeşmî giryânında; “İki göz iki çeşme, zü-n nûrmuş giryân nûr yanında… Aşktan giryân, yâr yanında baş başa kalırmış başş başş... Ağzıyla kuş tutsa bülbül, tutmazsa gül, bayır bayır konar da, Gül tutup gül kokan bülbül, kokmazsa kül, cayır cayır yanar da, Cayr cayr yanardağdır bülbül gayri, batır batır patlar da; Firâk mağması tül tül yanakta, nayır nayır sıvanır da, Cayır cayır firâk dığanında ALİ gibi haşlanır hâş hâş.... |