İKLİMİN GÖZYAŞLARI...Mağdur bir düş’ün penceresinde izdiham Tahammülsüz ışıklarda sarıya dönen bir sevda Beklemede yürek ve insanlık: Çalınan masumiyetin de bekası yüklü adeta Yarının sırdaş şiirlerinde Şüheda telaşlar ve yoldan çıkmış mizaç İlla ki firar edecek şiirden. Martavalı ömrün ne de külüstür Bir izdivaç: Gece ile şafağın nikâhlandığı o nemrut gölge bile Gözlerini alamazken muhteşem doğasından Ve iklimin gözyaşlarından firar eden Melun bir yürek Kabzasında adı kazılı bir rivayet Düş özürlü güncesinde ölümlü beyitlerin Rüştünü ispatlayan her renk elbette Onayını alacak Tanrının Geçemediği Sırat köprüsünde Hep mi asılı kalacak gözyaşı? İnfilak eden ulvi bir havsala Ekmeği ile oymasınlar yeter ki Kim ise yüreği ve gözü takılı yasta. Şirazesi kayan bir mecra Pıhtılaşan o kandamlası Peyderpey ölümü neşreden soytarı bir imge Doğasında kurmaca olmaz elbette sevdanın ve özlemin Yanık teninde geçkin mevsimin Bin bir nazla kapıya dayanan hazan ve matem: Resmigeçidi midir de ömrün top yekûn sırlarında? Basireti bağlanan bir selamda muteber sırdaşımın yankısı Saklı kılacak adını sanını Henüz yazılmayan satırlarda? Lanet döngünün kıymete bindiği… Elbette hurafe ve aldatı yüklü şu yerküre: Bir metazori gölgede kayıtsızlığın at başı koştuğu Rivayetlerin dahi dilinin dolandığı… Ne yalan ne de yalın sözüm ona; Ne kasıtlı ne de içten gelen bir sızı Akıtmadığım mevsimde çağlayan bir imge Zanların tutuştuğu şu izbelerde Yanıp tutuşan bir halede saklı sırları beşerin Haşmetin doğasında illa ki gün görmemiş hayatlar Aşkın rabıtası belki de iksirli bir sanrı: Mukayese ne mümkün? Muadili illa ki hüzün. Şimdi rötuşlayalım ölümü ve matemi Eylül’ü de kurgularken Ağustos’un son gecesinde: İmbatların yüreği yanıp tutuşurken Meftun bir rüzgârla sözleşen her ön yargı Yeter ki başı yana düşmesin hiçbir çocuğun ve masumun. |
Sevda yüce ve böyle bir şey...
Sevdalı duyguları kana kana içen bilir…
.................................................... Saygı ve selamlar..