Yaşamaktan Ziyade“Cız gibi bir ateş düştü. Ancak bu kadar güzel yanabilirdi yüreğim. Hangi muammadayım bilinmez. Mecmua mıdır bu yoksa. İçim darmaduman bir ülke. Ta ki rast gelene dek. Zamanın birinde bulmak birbirimizi. Can yakan vedalara boyun eğmeden yaşayabilmek. Mümkün olduğunca durmak hayatın karşısında dimdik. El ele verip göğüslemek bütün yorgunluğu. Yaşamak bir nehrin kıyısında. Ölüm gelmeden yaşamak bir nefeste. Adı bahtiyar olmalı mutluluğumuzun. Kaçmak değildir mühim olan. Yüzleşmek kendimizle. İçimizdeki yabani hayvanla. Yok etmek bütün pervasızlığı. İlelebet ilerlemek bir yolda. Yolun güzel olanı, sevdanın güzeli makbuldür. Rağbet yoktur vefasız insanlara. Tahammül edilemez sorgusuz sualsiz inançlara. Risalesi şiirdir şairin. Zariftir ince insanın gönlü. Fırat nehri gibi akar bir yandan. Bir yandan karadeniz dört bucak. Yedi kıta dört iklim demeden. Şairim şiirimdir aşım. Aşığım şiire yakışır gözyaşım. Yaşamak bir umut olsa gerek. Yaşamaktır mühim olan ve elbette ki sevmek. Koskoca bir dağın eteğinde. Seni ararcasına koşmak. Senden kaçarcasına saklanmak. Aklımı yerinden oynatan gülüşünü. Gözlerini benden kaçırışını. Sobelercesine yakalamak. Sonbahardan ilkbahara, Koşar adımlarla doludizgin seni kovalamak. Yakalamak seni bir yakamozda. Tutulmak sana ay ışığında. Yaşamak bazen bir parça ekmeği, Paylaşmak bir aç ile. Bazense inadım inat deyip bocalamak. Uğraş vermek bir işin gölgesinde.” |