GÜNEŞ BİLE USULCA AĞLARKENŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Mevsimsiz bir ivme bir de eğreti gülümseme Varsa yoksa gecenin teninde isli bir var oluş şarkısı. Nüktedan vecizeler, kundaklanmış düşler Her perdeden ses Çizdi işte mavisini doğanın Geceye uyumsuz açık y/ara bir düş Belki de ümmeti nefsin Kaybolmaya yüz tutmuş o seviş. Her açı eğimli Her acı yüksek ivmeli Bir satır başına müptela kalem; Aşkın izafi kıvılcımları örterken gözyaşımı Mermerden başlığım Aşkı azığa aldığım uyku öncesi Ölmeyi dilediğim kerelerde. Yoksunluk ve yokluk dediğin ne ki? Demedim de inan ki: Varlığımı küçümseyen şu evrende Saf tuttuğum hangi kıtada Baş göz ederim hüsranı? Tetikleyen mevsimi Aslında dama taşı yüreğin naftalinli Seferberliği Elbette mücbir sebepler izin verdiği sürece Sonra da kapışan aksi bir çehre Azınlıkta sayaç Kıtaları bölen yavaş yavaş… Mavi bir kumbara içine attığım Her yek’te Sevgiyi çarçur edenlere inat… Sevdiğimi söylesem de değişmeyene biat Akseden bir lanet Menfi rüzgârın tinine makul bir gölge Yaklaşırken hece hece İçime sızan bir irin Aslında nankör evrenin tecellisi Ve her halükarda nasiplendiğim münferit Bir lehçe. Elimle koyduğum gibi bulduğum Kayıp yarım Andıkça dünümü Yarını umutla kardığım Bilsem de beyhude bir neşe nüksedecek Az sonraki sağanağa çoktan teslim oldum. Kayıpların da mealinde her kekremsi düş Sırtını dayamış nasıl ki rüküş bir çehre Asıp da yüzümü düştüğüm terane Susup da izini sürdüğüm hengâme Şimdimi uyuttum dünün ısrarıyla Yetemediğim kadar nasıl da heyecanlıyım Kucaklamaya geleceği Artık bin bir nazla niyazla Yoldan çıkmış bir şiir daha Sokmadan başımı derde Gitmeliyim şimdilik Yazılmamış bir şiirin efkârını dizginlemeye. Sözcüklerin katında mubah mı imgeler? Bir de soytarı imleç aksayan yüreği ile Telaşla yıkadığı her ünlemin noktasına meftun Soru sormaya da korkar olmuşken… Makamı silik bir şarkı ve sil baştan mevsim: Tünediğimiz göğe kanatlı bir rötuş Aslında insanlığı imleyen hırçın bir b/akış Ve akneli yüzünde ölümün Bir soluk rubai Mevsim özürlü güneş bile usulca ağlarken bir şiir vakti. Dolmadı dolmadı işte: Çilenin çileleri karışmışken birbirine… Bir de fıtratın gizemi Alengirli bir hece savruk naşında beyitlerin Türediği her hezeyan Belki de kefesi ağır basan bir düş Sürüklendiği mezarında Yeknesak bir serzeniş İrkilip de gecenin ferine binaen. El aman demek mi maharet? Ya da kodaman bir düş Ve el yordamı gezip gördüğümüz her hale Türeyen matemin yazgısı belki de Soluksuz bir gülüş. Aşkın hatırına köhne dehlizlerde bir başına ilerleyen bir gölge Hizaya gelen yorgun zaman Aşka binaen latife yapan hangi kuş ise Düştü düşecek yakamdan bunca eziyet. Her halükarda geçit vermeye ikna edemediğim Bam telinde ölümün Belki de yaralı bir kuş kadar tutsağı iken acının İçine düşülesi o tuzak. Elbette metazori bir bağımlılık Aksayan her ne hikmetse Sözcükler pek bir devasa Güne eşlik eden sarnıcı kıyamete sürükleyen Soluksuz bir terk ediliş Alnına konan buse ile kendinden geçen bir şiir Yazılmaya dair ne varsa heybemde. |