SÜVEYDA...Mevsimin piriydi aşk ve Süveydası yüreğin Bir kordan ateş dudaklarını paralayan gölgelerde İfrata kaçan acıların da son durağı. Mesnetsiz ithamlar süzüldü dilinden şeytanın Aşkı hor gören bir şehla söylem Nazı niyazı birbirine karışan o coğrafya Tokat gibi her sitemi sinesine kazıyan bir vaveyla Göğün minnet ettiği miydi de kazan kaldıran? Ve ihlâslı sureler içim’i baş döndüren Sevdanın her namesi yolu sonunda İlahi Aşka düşen Bir süzgün çehre gönülsüz yaşanmışlıklardan Arınan yüreğin de beyanı adeta Yine içten süzülen her dua her dile. Kara çehresi lahitlerin Meftun serzeniş mübalağa etmeden İçindeki hezeyanı Dinginliğe biat bir vazgeçiş Haydi, gidelim dercesine Sözcüklerden yaratılmış bir dünya Huda ise başmisafiri yalnızlığın da bekası Süre gelen o ritim Kovuşturup da maziyi Kopup geldiğin iklimlerden mi medet umacaksın? Soruların muhatabı belki de sezgilerin iflası Her hüsranlı hikâyede Bir düşkün kahraman Düşün düşün çıkamadığı içinden Oysaki yürek de saklı en derinde yamalı çıkın Bir özveri dillenirken Menevişlenen her heceyi sarıp sarmalayan Sevdalı bir tutsaklık Sızan rüyalardan Sezen her gölgeyi Dipçiği adeta hüznün illa ki özlem; Ödün vermediğin her gizem Bilfiil yaşarken seninle, titrinle. Tozu dumana katan hangi nida mı? Hangi yankı? Sonlanması mümkün olmayan hangi sızı? Ah’lar örülü beyitlerde Sonlar saklı adeta kabrin tümseklerinde Şanlı bir ölüm olmalı Şairin sürdüğü sefası Kimine göre ne yalan ne de gerçek. Hükümranlığında bunca beynamaz sitem düşen Dudaklardan Oysaki diktiğin her sökük içinde bir leke Kozana bulaşan sönük ferin de bilimi Saklı hezeyanı sunmadan geceye Mümkün mü yarını düşlemek? Çatal sesinde bilumum hece göğün kanaviçesi Oysaki içime işlemiştim tüm sessiz şiirlerimi Kayıp düşen bir mevta Hayatın şanlı sunumu sona dönük yüzü ilhamın Göreceli bir lanet yazamadığın her hece Gece ki düşmeden gözümden Büyüyen bir yangın fetvası hasret Belki de ihanet edilesi bir sanrı Saklı tuttuğun meftun künyen Adını bile unuttuğun kimi zaman. |
ve de yarinde
saygımla