SENİN HARİCİNDE...Mavi’nin sırrını çözüyorum, azizim Bir de aşkın mana yüklü deryasını. Sözcükler ufalanıyor irili ufaklı Kalbinde dik duruşunu aşkın sorguluyorum Yan çizen keskin b/akışlarında Sürrealist dünyamın azabını İstifliyorum belli belirsiz. Köhne aşkların saygı duruşunu Betimleyen şiirlerde Şehla gözlerinde sırdaşını yüreğin Kamçılıyorum Serzenişim sadece kendime: Sanrıların muhatabı yüreğime d/okunuşu afakın Süren bir ritimde kurcaladığım şanlı dünü Bunca kaybolmuş rüyanın da basireti bağlanmış Nifak yüklü kaderime boyun eğmişliğim. Şirin bir tezahür kimine göre Kayıtsızlığın mecrasında Sünepe bir kurşun yemişliğim Bardak bardak çığlığın Taşan haznesinde Bir hazine bulmuşçasına Yüreğine kıvrıldığım şiirin kim bilir Hangi birinde lahzası yorgunluğun Göze batarken sair lehçede… Benlik bir kaygı alayına alındığım Alayı hazanın Kök söktüren bir meczup kimine göre Şafağın afakına sancılandığım Mevsimin açık renkli teninde Bozguna uğrayan yüreğimin kayıp asası. Şiir olup geçiyorum boğazından Bir hurafeyi de sonlandıran Benlik bir sızı Açamadığım içimi Yoksa aşkın ve hüznün içimi mi Yüreğe dokunan o kıtlık? Hani, sürgülediğim yürek kapımın akıbeti Solmadan açmaya ben yeltenmedim mi? Gül’ün dalı ya da kanadı kelebeğin Kuş bakışı ömrün sancılı trafiği: Sönmekle yanan güneşin ıstırabımı körüklediği… Ah, sevgili; Şimdi ehli keyif bir şiir olmak vardı Bir de kaybolmak gözlerinin iris’inde İri bir şakayık ya da atar damarı olmayan bir imge Atarken hece hece zavallı yüreğimde Feri sönen günün de kazık kaktığı aşkın rahmetine Uzanmak vardı, ya… Soruların olmaz elbet muhatabı Hele ki kekremsi acıların da baş şehri Kınandığım şu meclisin mademki arka bahçesine Düşecekti yolum, cennetin… Ne duruyorsun? Bir kez daha ser beni hüzünlü yokuşa: Elim ermez gücüm yetmez babında Savurduğum gözyaşıma da helal olsun Bir de dualarımdan eksik etmediğim Aşk’ın sen hali… Varsın yedi düvel arkamdan ç/ağlasın Sevip seveceğim ne kaldı ki senin haricinde? |