10
Yorum
33
Beğeni
0,0
Puan
3291
Okunma
Yorgun bir hikâyeden dönüyorum İsmail
etek ucumda yalandan püsküller
ve mağlubiyeti çehremin
ve gül gül dökülüşü yerlere entarimin.
~~ İsmail~~
gece mi insanı sömürür, kan mı, yara mı ?
bilemedim.
Hangi dili öğreniyordum sahi
dilinin üstündeki hangi tozdan geçiyordum
yüzümü çatlatırken sesinin aynasında
hangi duvarın dibine döktüm ömrümün sıvasını
görmedim.
Eski duvarlar dedim sevdiģim
tiz bir kapı gıcırtısı
yere düştü boynumdan çaldığın öpücük
ve ömrüme gerdanlık diye taktığın bu sus payını
düşürüyorum artık.
Bir başın dönmesiydim oysa
bir yolun telâşı
bir sorunun cevap anahtarı.
Ama üzgünüm bak!
biliyor musun hem de nasıl ?
kapı önünde duran yas ayakkabısı gibi
bir teki bir diğerinden çok daha acıklı.
Şimdi nışan alabilirsin artık İsmail!
elbet yerleşir iki kaşımın arasına dom dom kurşunu.