BİR KOR HECE...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Bentler örülü şiirlerin şuh sesi Mecalinden karıncalar damlayan Gayri meşru bir ambiyans Şimdi koltuklarım kabarır ve düşerim Şehvetin sesi bıçak gibi Özlemin sesini keserken. Bu, ben değilim: Mahcup bir Tanrının gözlerinden akan duayı Biçimlendiren iç sesimden Kopup gelen en hüzünlü rüyayı Serpildiğim ovalarda Taş kesen suratlarına kaş çizdiğim Yorgun kıyıların dalgasında sürüklendiğim. Makberi ya da matemi evlat edindiğim Şerde olan hayra göğüs gerdiğim Elemin sol yanında Sağdıcı ömrün bir kaside ördüğüm Matbu dilinde ömrün Şafağa sunduğum teselli. Irmaklar arıtırken iç sesimi Son bir gücün kalan zerresiyle direndiğim Dış sesin zulüm yüklü öfkesine Yenik düşmemeyi becerdiğim. Gayri kabulü bir mektubun Esefle dizdiğim sözcükler bir de Dilimle yaladığım pulu yüzüme eklediğim Hangi dokunuş mubah, sevgili? Hangi soykırım yansız değil, söyle. Kâfirlerin indinde Yaşamayı masumane bir yürekle Dilemek mi zor? Zora koşan hangi siyahî bulutun pervazı ise Kuş bakışı özlem ve sevgimle Dirildiğim gecenin hüznünde… Ve kayıp bir reverans Çiylerin ışığına hasret Yobaz bir kuşun gagasına sürdüğüm yüreğimde. Volta atan içimin mimarisi Esefle serildiğim gönül alfabesinde Sormasınlar beni ahvalimden hani: Yanlı söylemler fıtratın gizemine dair Bilumum edimler Kayıp öznemim zaaflarına serili Öykündüm mevsimin olsa keşke mecali. Bir yağmur bir güneş Martı defnederken Beklediğim Nisan mavisi bir göğün terennümüne Yenik düştüğüm azabın bam teline Basmadan yüreğimi Yeşilin her tonuna vurgunum, sevgili. Saatler sensizliği vurmadan Vurulsam da alnımdan. Şadırvan bekçisi yalnızlık… Şehla üzünçlerde asılı farkındalık. Zamanın lal seyri kâfir diyezlerde Bemol tanımına uygun bir sessiz güneş adeta Yüreğin küpeştesi. Soldan başladım saymaya: Soldan çalıntı ümitlere Rahvan bir çadır serdim akşam akşam Konduğum haleye Garez olduğum nifak tohumlarına kaldı ihale: Düş bekçimdi her mısra ve her şiir Yoz dürtülerin kabuk bağladığı acılı şehir. Bir iklime seğirttim Bir iklimden çaldım ben bu neşeyi Azabın tanısına koydum başımı Arka ayaklarında şiirin Beyitler küredim: İç güveysinden hallice, Tanımsız meziyetlerime kılıf biçti şafağın rüştünün İspatlanmamış seyri. Dumura uğrayan ihanet de sonlandı ansızın Tebaasında satırların Yatır meziyetinde imgelerin tekelinde Somurtuk bir hüzne dayak attım sakilce: Erdiğim nihayet Eridiğime delalet bir mum olmanın da Özlemi ile dibime vurdu ışığım. Kandığım her sözü büyüttüm gözlerimde Belki de sakındığım kadar gözümden Düşmesini önleyemediğim yüreğin serpintisi İllegal bir esintiyi mimledim usulca Densiz ruhların koştuğu sırasız ölümlerin de Habercisi iken kopan fırtına Büzüldüm içimdeki kovana. Seyyah idi ümitlerim Sevi dilinde muteber bir özne olmanın verdiği Afakî sevince sarıldım Gecenin koynuna sığındığım Her lal heceyi sunmuştu bana Tanrı. Hangi izdivaca yenik düştüm? Hangi düşü yolda düşürdüm? Hangi bendim? Benliğin meali altı üstü yorgunluk iken Afakî hüznün devasa tınısında Vurgun yiyen bir suçiçeği idim Nilüferlerin ortasında solmaya mahkûm Ölümlü mizacımda Kaç es verdiğimin de yalancısı idi yalancı bahar. Aşkı kamufle eden nifak tohumlarıyla sürtüştüm Gün ve gece ölümle sürüldüğüm Uzak ülkelere sordum da içimin ahvalini. Bir satırdan diğer satıra sürüldüm İhanetin racon kestiği her dalı Ben kestim ellerimle Düşmeye yakın uyandım uykumdan Açılmadığım kadar üşümüşlüğün ellerinde Sıcak bir özlemle tokuştuğum Sabah ve yorgun bir sitem. Evrildiğim miydi aykırılığım? Aşk mıydı yan çizen rüyalarımda Ölüme sövdüğüm kadar sövüldüğüm aşikâr Yansız bir sevdayla çıktığım yolda Unutulduğum satırlarda bir kor hece idim adeta. |
Güzel duygular için umudunuz bitmesin...
..................................... Saygı ve selamlar.