Serüvendir Hayat
Cebinde ekmek taşıyanlar bilir ancak
Yaşamanın erdem savaşı olduğunu Gökten düşen bir damla Can-karpuzu gibi al gözler Çelik zincirler gibi ciğerler Sunaklarda bilek gücü bilenir Modern çağdayız dedi Hayatın künhü Mor yüklü bulutlar Ağzımdaki ince papatya Sazımın kokusu ve içli ağıt Yaşamak ! Melal denizde ciğerleri su dolmuş Alnı kara çocuklar gibi Hiroşima’da nöbet tutarken Boğaz yanıklığı ile Hiçe sayılmış niceleri... Bana iyi şeyler anlatır mısın ? Der gibi bakarken dünya İçindeki kötülükleri Hapseder aslında... Karanlığa Ve dünya masmavi Ötesi karanlıktır Bir şey fısıldar Öyle ya yaşamak Zordur... Kahrolası dünyada Mazlumlar hep karanlıktadır... Hal böyle olunca Benim bahtımın karası Gönlümdeki bıçak yarası Ruhumun ceberrut yası Niçin alevlenmesin ki ? Bana dünyada bir su Ahiretimde ümit gibi Bağıracak bir matem gibi Benzimi sarartan şakaklarımı ağartan Nâralar gelmiyor artık ! Ey insan dört duvara düştün Dört duvardan doğma fikirli Bir yol içinde Korkularını sevda eylemiş Yürüdükçe tarihi utandırıyorsun Küçük parmaklarımı denize daldırıp Elimde kainatın özü var dediğimde Gülümsemeleri bir yana Dişlerinden kan sızan o ceberrutlar Bugün ağladıkça öz değerlerimi Yeniden bana veriyor ! Hasret, namus, şeref ve ar Olmazdan geru insan neye yarar ? âh u vâh eylemeden evvel Gonca-ter simin-fer öpmezden evvel Düşünmek için Durmadan nefsi müdafa eden Fakat Nefse yenik düşen insan... Yâ Ömer ölüm var Dostçasına bir haykırıştır... Bahardan gelen yaprak gibi Ellerimi gül kokulayan Tozlu raflardan rahleme düşen Gözyaşım gibi Girdabından bıktığım an Ruhumu ıslatarak örseleyen Şefkat yüklü o abide Beş vakit beni çağırırken Durup düşer gibiyim Hayal-kırıklarımdan.... "Bir selamı esirgeme Bayramdan bayrama" Çünkü ol bayram benimdir Senindir ve gerçek bir düzlemde Ellerin sıcak sıcak pençelendiği Gül kokulu sokaklarda Uçurtma uçuran Al yanaklı balaların Perdeleri kaldırıp ağlayan anaların Babanın küreğinden çıkan başakların Bayramıdır ! Taş sokaklardan sızan sular gibidir yüreğim Hangi kapı önünden alırsam toprağı Öyle taşır ve müjdelerim Damlarken yüreğimdeki hasretlik Bir bağır-basımlık Sar beni sılayı rahim Toprağa düştüğü anda sevda Kış aylarında mesela Bir kar tanesi nasıl gelirse Nüzul eder benim yüreğime Rabbin ilk emri Şükür ki okudum demek gibi Sevdama kavuşurum belki Ah o asrı yakalayabilsem değil dudaklarımdaki derin sızı Ben bendeki cevheri Karanlığa niçin gömeyim ? Dirilmeli ve yükselmeliyim Kör kütük ruhumu Hâk yolunda diriltmeliyim.... Hüzün şarkısı dinlediğinden Güzün güneş görmeyen evler Buruk nice delikanlı görmüştür Yadigârımı eller almadı fakat Beni çağ dışı bir fırtına kopardı Kırık dökük penceremde Küheylan hasret çeker Koç-yiğitler mateme durur Cebimdeki ekmeğim ile Çıktığım nice yokuşlara Bir yıldırım gibi Ercesine kükreyerek Elimden tut beni Götür uçurtmamı yeniden Şu uçsuz bucaksız Şükür beldelerine Beni sevdiğini bilmemeliyim Bilmemeli kimse Huzur içinde uzanırken Ay şavkına şiir kondur Benim nimet burcu sevdiğim... |