göğsümün veremli gülü
Göğsümün gülünü gözyaşlarımla yıkayıp
Şehrimin insanlarının görmediği Gül çarşısının hüzne değen taş sokaklarında Kireçten çizilmiş Sek sek oyunun sekizinci karesini Kendine sıcak bir ev yapan Üryan ,kırılgan ,mor çocukluğumun elinden tutarak Sayrılı gökyüzüne açılan pencerenizin altına gelirdim Sesini öpmek adına Gözlerimde geceden daha kara en sevdiğim misketlerim vardı Gözlerine vermek istediğim Ellerimde serçe yüreğinin çırpıntısı olurdu Ben ellerimi gözlerime kapatıp ağlardım Sesini öpemezsem diye Sonra Acının heybesini doğduğu andan bu yana taşıyan sırtımı Toprak evinizin duvarına yaslayıp Sesini beklerdim Bekleme saatlerimde Sen öksürürdün Her öksürmende Duvarınızdan sızan kan Denizine aşık ehil bir ırmak gibi Acı heybemden aşıp Ağ mintanımın yapıştığı tenimin terine değerdi Üşürdüm Aslında üşüten kan değil Ağzının içinde ölüme uçan sessiz kuşlardı Ve ben gizlice O kuşların sesinde sesini öperdim Nedense öptüğüm her sesinde Dudağımda uçuklayan bir akşam lalesi olurdu Şimdi düşünüyorum da O zamanlar Değmemişti Yaşamın üvey elleri Saçlarımıza taktığımız yıldızlara Beyaz dualarımızın üzerini örten yağmurlara Nefesimizin bir kenarına bulaşan gökyüzüne Büyümemiş göğsünde emzirdiğin Kuşlara Çiçeklere Çocuklara Ve İstanbul’a Bir cebimizden bir cebimize taşımadığımız Kimsesizliğin kahırlı evinin odalarına Sinen düşlerimize Şu an Sırtımı evinizin toprak duvarına değil de Göğsümü yaslıyorum toprağına İnan senden sonra hiçbir el değmedi Göğsümdeki güle Bak Sana göğsümde Yılları taşıyan bir gül getirdim Hadi n olur kalk ve emzir Bir gül hayata dönsün Göğsünde Anlaşıldı Bu bayram arifesi de kalkmayacaksın Bayram namazı sonrası kapımı açanda Sen olmayacaksın Haberin ola Kuşlar Çiçekler İstanbul Büyüdü Ben hiç büyümedim |
Gözlerine vermek istediğim
Ellerimde serçe yüreğinin çırpıntısı olurdu
Ben ellerimi gözlerime kapatıp ağlardım
Sesini öpemezsem diye
Mükemmeldi,yüreğinize sağlık,selam ve saygılarımla...