NASILETTİN HOCA (3)
-6-
Nasılettin Hoca gençliğinde(*) bakamazmış giyimine, az parayla yaşar, muhasebecilik yapar, tek birde altın yüzüğü varmış, Babası arabacı, karadeniz’den göçmen, ev kirasını bile ödeyemezken... Neyse; Bir yemeşe davet edilmiş Kürkünü giymiş-gitmiş; "- Ye kürküm ye!" Şimdi Nasılettin Hoca fıkarası; 1001 odalı Ak Sarayı, Man ve Malta adasında mangırları, hanımının fabrikaları, oğullarının gemicikleri, ailesinin Kuveyt hediyeli jumbo jeti, kızlarının hastahaneleri... Neyse; "- Ye Türk’üm ye! -7- Birgün bir adam elinde mektup, derki Hoca Nasılettin’i bulup; "- Hocam zahmet ya sana, şu mektubu bana -bilmez bilmediğini arapça- lütfen okusana." "- Katipmiyim ben yahu!" der, verir geriye mektubu; "- Ayıp Hoca, ayıp birader, benden utanmıyorsan eğer utan başındaki kavuktan!" Hoca kavuğu çıkarıp bakar; "- Mademki kavuk okuyor bunu, ver bakalım mektubu," alır kavuğun içine sokar; "- Okusun bakalım şunu!" (*) Orhan Veli Kanık’ın EŞŞEĞİN SÖZÜ kitabındaki şiirlerinden esinlenerek yazılmıştır. Üstadın dışında hiçkimsenin alınmaya asla ve asla hakkı yoktur. |