viverbir kuytu bu sakladığın sessiz hacim gecenin ruhlarını adım adım ve güçsüzce tekrarlıyor kaç insan öldürdün kaç sevgi bilmeyerek kör kızıl akşamlar da erguvan kesiği dilinle ışrak vakitin,de süzülen kuşların gagasında güz yaşları erdem olan aşkın yalancı sözleri ile hangi kuralsız cehennemin gülüş yankıları idin söyle ruhunun ilklerin de bir kaç yüz saklı ellerin demir pası ile süngülenmiş nefretlerin tohumcuk günü sıdkı alem bu rüya divan biatları ile yemin ritüelleri sarmalanmış yüreğinde hangi acıtan ten bu seni boğan yarım ada kalan ruhun ile tutsak özgürlüğüne her adım daha koşulsuz bir yemin gibi aldanış nidaları öpüş kuşların la konuşurken bir çiçeğin özünde sevginin ağlat ve merhamet sevişlerin de yanan uslu karanlık kapıları ve anahtarı olmamış kalbin nizanları nerede söyle ulu orta dilindeki kelime yığınları ölürken bir amacın ilkelerinde titreyen bu köz yanan su ve günlerin uyuz yamalı renksizliği durur iken bu vazgeçiş bu ölüm oyunları bu ruhun candan cemale inen sukut tanrım gözlerimi yeniden yarat bu ruhumu yeniden üfle sana alem dar değil bana ise yakarış az değil koyu sancılar dan kurtar bu rüyalar kimsesiz bir aklın ürünü değil ki idam edilen günlerin hatırına okunan selaların içli göz yaşları ile ölen aşkın ağır baygınları üzerine debleşen sevgilerin çıkarsız günlerine siyah gecelerin zekat umudun ise fitre ile verilen bu yalan dünya bitecek biliyorum her gün ölümü anlat bana her gördüğün gün söyle on yıl önce diri idim beş yıl önce akıllı üç yıl önce iyi idim sakalıma düşen beyazlık kar tanesinin dans ederek yüzüme konması evet ola bilir bu gün ise şükür ederim , tanrım beni bağışla sen haklı idin... |