Duvak
Nasıl bir yorgunluksa bu
Kalbimin içine yükledim büyün soruları zamanla. Yazdığım hiç bir mektup kıyısına ulaşmağı gibi, Avuçlarım kanadı her sustuğumda, "Gülün dikeni de vardır, ’deyip geçtim kenara. Eğri cümlerin belini kırana kadar sus payı verdim doğruya.. Nasılsa bir kadın olarak bir yanlışı getirdim dünyaya.. Yazmayı bir kenara itip, Süresi geçmiş bir şiiri yutkunduğum da oldu. Sen asıl, sen olduğunda damarılarından geçmeyen izleri sor bana. Cümlelerin değişken yerini göstersin kalbim.. Şimdi, Geçmişini ayıklayan bir geceden sesleniyorum sabaha. Kuşların kanat çırpmayı unutan yaralarından Uçmaya başlıyorum sol yanına. Bir tarafım karanlıkta. Bir de bakıyorum ki dilim tökezleyip susmuş Bel kemiğimi tekmeliyor karıncalar.. Dağılacak bir şey yok! Seslensen bir ağırlık kadar ötesindeyim kendimin. Bir elimi denize batırsam. Günahına kendiliğinden tövbe etmiş beyaz bir duvak dökülecek ortaya. Ve bütün yeminlerin üstünden sıçrayarak geçen kelimeleri kaldırırıyorum hayat ağacında bir sayfaya . Öylece asılı duruyor resmin o oda da. Herşey siyah ve beyaz.. Ve bir kapıyı Güneş arkasını dönmüş üşüyor avuçlarımda ki sardunyalar. Yağmurun rahmine karıştım yine de iyi mi? Nereye gidersen git diyorlar. Devrilip kalıyorum işte orda da . Kalbimden öteye gidemiyorum.. Özge Özgen |
Çok beğenerek okudum.
Kutlarım..