YOKUŞ...Göğün yangınına teğet geçiyorum aşkı… D/okunası bir hadis, İlahın yankısı İçimde cepken Ellerimde kuru cümleler Cümleten sevmeyi maruzat bellediğim Ucu yanık mektuplar… Ne aslı var ne astarı Ne muhatabı yorgun ruhumun Kanaviçe söylemler her biri İz düşen yufka yumrunun Aslında beşi bir yerde duyguların: Ne iflah olurum Ne balyalarca günahı sürüklerim peşimden Rıhtımın başında Beklerken esefle yanaşacak yaşlı vapuru. İstanbul’un gözlerindeki sicime tutundum ben Belki içimdeki dinginliğe özlemi Yorgun şehrin. Hep yorgun aryalar; Yaslı ve yaşlı mizaçlar; Efkârın dibinde çöreklenmiş Kuytuların indinde Meşrebi olmayan kadın ve erkek benzeri Yanılgılar. Katmerli oysa Haşmeti enginliğin erdiği en deli rota Belki mihrabın yanılttığı Belki kuş sürülerinden ayrı düşen Yavru acıların Kuluçkaya yattığı O mezarda İlahi bir kör nokta: Meczup benliğin illet sevdası Aslında içimin neşriyatı Her yandığım cümleyi Baş tacı bellediğim Ömürlük güzergâhın çık çık Bitmeyen yokuşu. Bilediğim ömür törpüsü düşler İzafi ve devasa mutluluklar Kurşun döktüğüm şiirler de cabası Asırlık çağrılarda Ömürlük bozgun adeta Kepenkleri inse de nazarında Külüstür bir hatıra Kaybolan ruhları tıktığım Ne zamanki düşse aklıma. Hörgücü acıların zamana yenik düşmüş Tebaası münferit coşkuların Unutulmuş sayfa sayfa Yazmak da değil tek çare Asıl alın yazısı Orijinali yürekte kayıtlı Zaruri bir metin İçlendiğim her nüsha İleteceğim elbet muhatabına: Kâh ölmeden kâh gülmeden Kâh yaftalanmış mısralarda Köhne bir yorgunluk Tıka basa dolu mezarım olsa olsa. |
Duygular sonsuza dek mutlu olsun...
Şiir yeni bir yaşamdır…
...........................................Selam ve saygılarla..