Bozkırda susamakYüzüne, sabah güneşinin sarısı düşmeden nöbet devreden meleklerin kokusu yaygın hangi bulutu giydin ki üstüne teninde gezen rüzgar şaşkın. Gözlerin bir muamma; say ki tatmadığım bir huzur bedenimde. Yürürken arkanda başaklar sonbaharın sarısı düşmüş taneleriyle; koşarken bozkıra yayılmış tay gibi saçlarını savururdun rüzgara bir kırbaç gibi, hırçın anlarında. gözlerinden geçerdi alacalı, bembeyaz safkan, rüzgarın çocukları dinlenirdin, yüzünü okşayan ellerinde. otlar eğilirdi geçtiğin yerlerde sular susardı, kıvrılırdı yataklarında susardım, sen konuştuğunda susardım, kuru dudaklarımda. Sen, bozkırlarda büyüyen melike ruhunla deli taylar yarışır sesinle dereler, hangi tepe duymamıştır yankısını bozkırın akşamında şarkılarının, hangi yürek eğilmemiştir yüreğinin eteğine sevdan için, dilenmek pahasına; naçarım, yetişmez nefesim nefesine naçarım, muhtacım; talibim sevgine bozkırda yanıp kül olma pahasına. |