Yitik Bir Kent Kalabalığıoysa bir kelebek ömrü kadar yaşamak isterdim senin o aşksız göğsüne başımı yaslayarak kan renginde doğan güneş kuruyan çiçek kırılan umut kaybolan sevda bir yaşama uzak kalan mavi kirli sakalım ve anadan doğma çıplaklığım gibi ve denizin ortasında boğuluşum gibi sensizliğim sessizliğim yalnızlığım gibi bazen kendime yabancı oluşum gelir aklıma bazen kendime dost kalışım çoğu zaman acıyan yüreğime merhem oluşum çaresiz kalışım çareyi sende buluşum seni hiçbir yerde bulamayışım gelir aklıma sonra bir umudu sırtlamış gibiyim umut sanki umut değilde kendi kendimi taşımaktan yorulmuş gibiyim bedenim yitik bir kent gibi küreksiz bir tekne gibi topraksız tarla çiçeksiz bahçe susuz çöl gibi seni kaybettiğim bir kentteyim kent karanlık sanki ışıkları söndürmüşler gündüzleri çalınmış yarını yok bense yarının umuduyla seni özlüyorum seni yarının sevdasıyla seviyorum çok uzaktan nasırlı ellerimden tutuyorsun kabuk bağlayan yaralarıma merhem oluyorsun ben yine sensiz kalıyorum burada yine sensiz kanıyorum sensiz yaşama tutunmaya çalışıyorum sensiz üşüyorum gideceğim en uzak mesafe sendin en yakın mesafede sendin ben ne uzaklara gidebildim nede bir adım öteye geçebildim sonra filizlenen bir şiir gibi kokladığım zamansız bir özlem’sin sen seni ölü bir kalbin içinde bir yerlerde bir şiir gibi yaşatıyorum adımların benden uzaklaştıkça yitik bir kent kalabalıklığına karışıyorum ibrahim dalkılıç 21.06.2018 23.45 izmi |