PORTRELER (17)
Benim gecem
Hapistir, Duvar. Rüya bile göremem yasak, Gardiyanlar var. Girmeden alırlar Gözkapaklarımdan onlar. Ya Gündüzleri; Kollarım Pusu’ları, Pusular beni. Ben Dünyanın en büyük, en aydınlık, en modern, en insancıl, en Deli Mahpushanelerinden biri. Sefası mutlu, sarhoş bir Yargıç elinde Kadeh,(*) yargılamış Kara Oğlan’ımı Set Yemeğinde adil Terazide; "- Pezevenk" mi demiş, ne? Hanımının yanında’ "- Bilmem ne Çocuğu!" Anasına söverek; „- O Kralsa bende İmparatorum!“ diyerek. Birde, Cübbeni giyeydin ya, Mubarek. Saldırgan Yargıç olsa bie, Kanunsuz Hüküm. Kör-Kör Parmağım Gözüne; "- Güm, güm. güm, güm." İnfaz! Haksız Yargı’nın bile Af’fı vardır, gülüm. Hakaret vede Nefs-i-Müdafa... İnsaf! Renklerin en Efe’si, Acının Nefis’i, Ölümün Yakışıklı’sı, Masumun Kabadayı’sı, Garibanın Baba’sı... Ne Roman, ne Beyaz Perde, nede Şiir anlatamaz seni, bunu bil! Çirkin, adil, yalnız ve sadık Sevgili. Bulacağım o Yargıçın Kabrini. Koyacağım Mezar Taşına, Yılmaz Güney Anısına Kara Kinaye Ödülü; „Tek çiçekli, dim-dik diken Kaktüsü“ ve Su dökerek; "-Destuuuuuuuuuuuuuurrrrrrrr!" diyerek. sulayacağım Kabrini, anacağım seni. (*) Yumurtalık Savcısı Sefa Mutlu. GÜNEY (1) Şiirinden aynen alınmıştır. |