GÖĞÜN BİTİMSİZ SERENADI...
Şiirin büyüsünde şehir
Kalburüstü imgelere sığındıkça Yakamoz bir düşün habercisi Belki de yordadıkça dünü Yarınlara biçilen değer İşin içinden çıkılası. Zemherilerin dinmeyen fırtınasına buyur ettiğin Ölümün asıl niyetini bir de Asılı kaldıkça ömürlük ipte, Kaynayan tarihin Kardığı miladı Söndürmeden gece Kala kaldığın bir başına İhanet edip Hakkın rahmetine Adam boyu günahlara banarsın kaderi. Kader dediğin; İnce uçlu iğne Daldığın hülyaları Düş perdesine yansıtan Gizemin tehir edilesi öfkesinde Yalın ayak koştuğun sadece O meçhul sona. İzin şerh düştüğü her an; Aslında anlardan ibaret Kala kalmışlığın Buz kesen ruhun Birincil kaidesi Derisini soyduğun tuzakların. Ölümün piri Dokusunda saklı hayatın. Hayat dediğin kinayenin Son sürat tahakkümü Kanıtsız acıların bir numaralı Tetikleyicisi. Bir izin; bir isli gecenin Bir de kenetlendiğim elemin Tanrısı adeta Ayyuka çıkan acılara bandığın Ömürlük vazgeçişlerin. Hangisi ya da ne için? Kim ne der? Kimliksiz düşlerin de var mı sebebi? Ölümüne sorular İhanet ederken aslına; Şiirlerin cürümü Vakıf olmasa da kayıp fıtratına. Teyellediğin mevsim: Mevsimden kasıt Aslında her dem hüzün. Hüzün balyaları sürüklerken ansızın Kayıp düştüğün O dehlizi hele ki; En derin karanlığa biat Karanlıktan kasıt Sahibi olduğun yarınların infilakı. Şimdi zuhur eden şunca tesellide saklı Nihayetinde göğün kerameti Yine tutunduğun dalın Kırık fayı. Aşka hicap yüklediğin olmadı mı? Yüreğe halılar serdiğin? Kaynakçasında hep dün hep yüküm: Seyrinde ömrün Bir başına kalmışlığın Yine hicazı tetikler de tetikler Andıkça anıldığını düşlersin aralıksız: Misk-i amber adeta Göğün bitimsiz serenadı. Serleri verdiğin Sırlara hükmettiği kadar kaderin Ayyuka çıkan özlemden bile beteri Sadece sevgiye dokunmak usulca Oysaki nasıl da hoyrat Bozguna uğratan Yürek dolusu fırtına. |