GİTMENİN VAKTİ MADEM...Gürbüz bir sancı peyda olan Perde arkası yalınlığın İzdüşümü yine yorgun sahnenin tozunu Yutmuş insan ve kelam. Perde perde tutuşan duyguların Duyum ötesi çığlığı Yine gölgelerin minvalinde Çarpık bir dekor adeta İnsanın ihlali. Sapır sapır dökülüyor nameler Şehit edilen şehrin Nice badire yaşamış sokaklarında Yatay belki düşey kavisler… Evet, evet, hak ihlali: Buzdan sevda masalları kaynayan İnsanlıktan arda kalan Hoş nidalar kimine göre Sersem sepelek itham dolu yaralar Aşkın sunumu; Yarım ağız mutluluk Ismarlamıştık oysa… demenin bedeli Yine takoz bir düş’ün Şehla düşüşü: Üstelik baş aşağı, Tımarhane kaçkını Şehrin mimarları. İçinde ne çok ukde şehrin: Yüksek doz hüzün kabul gören, Yükseklerde gezinen, Yükümlü sanılan Oysa boynu bükük Kayıp çocuklar. Kimine göre uzak belki yakınlığın Gözüne ırak bir ihlal: Aslında göğün resmine konan Bir tuzak Yine gömülü seslerin Hükümranlığında, Yalın ayak düşler kuran şehir. Gitmenin vakti madem, Matemlerimizi de götürmeli? El ayak çekilmeden Bir mezara sığar mı bu şehir? Diyebilmenin sancısı En vakur gölge oysa Ardına düşülesi Bir göl durgunluğunda Uhrevi suskunluk Zamanıdır gitmenin; Beyit beyit gezindiğimiz şiirin de Vakti dolmadan Gitmeli… en uzağa… Şehir dilinde: Kâfir bir kalabalık Bin beter yalnızlıktan, Diyebilmenin olmaz elbet özrü: Sevdiğimiz kadar sevgiye sunum Gönül yorgunluğunda Perde perde uzanan Beynamaz tavrı takınmadan gitmeli: Özünde barındıkça sevgi Varsın ölelim bir şiir vakti. Şehrin gözlerinde Kalan yetim bir şiirden bile hallice Sevebilmek cahil cesareti ile. |