Göz Kırpan Gri Güneş
Penceremde göz kırpıyor gri bir güneş
“Eyvallah” diyorum, “öyle olsun.” Kendimi en yakın televizyona atıyorum İçeride hüngür hüngür bir adam Kadın gölgesi var sesindeki gözyaşlarında Oluk oluk hüzün sızıyor duvardan Salondayım Yağmur duasına çıkmış çiçekler Suyu görünce, üstüme çullanıyorlar, en çok da devetabanı “Ben abi, ben, ben, önce ben!” “Sen gelme ulan ayı” diyorum, ardından içimde bir pişmanlık Öyle de masum bakıyor ki bi anda kanım ısınıyor Saçlarını okşuyorum, “Ne güzel şeysin sen öyle” diyorum, “Adın ne bakim senin?” “Aysel abi” diyor. Eğilip yanaklarından öpüyorum, “Bundan sonra abi yok ama!” Onun yüzünde çiçekler, pencere kendini açıyor Matkaplar çekiçler ve saireler, hemen damlıyor çok yakınlardan, ekranda iddialı bir herif “Türkiye bu sesi seviyor!” Alıp başımı dışarı çıkarıyorum Karşı kaldırımda yarı ölü bir kadın Ayırmış kollarını, ardı ardına mini mini acılar doğuruyor Yol ortasında bir ceset Sokak buram buram cinayet kokuyor Bir anda, köşe başından kulaklarımı deliyor bir ses “Eskiciiiii! Eskiyi getir yeniyi al apla, eskiyi getir yeniyi al! Eskiciiii!” Yanından geçerken, bir ona bakıyor bir emektar karısı Mualla Abla’yı düşünüyor, Hamdi Abi “Acaba” diyor, “acaba, bi ihtimal…” Derken, burnunun ucunda bir su damlası Kaldırıp başını göğe bakıyor, gökte minik yaramaz bulutlar Derken, bir gümbürtü, sanırsın yer yarılıyor Derken, önlerinde bir durak Eskici duruyor, Hamdi Abi duruyor, ceset duruyor, yarı ölü kadın duruyor, matkap, çekiç ve saire duruyor, Aysel kendini camdan atıyor, hazır ol konuyor, bi koşu Mualla Abla geliyor, o da duruyor Göğe bakıyorlar Gökten ağır ağır bir yaşam düşüyor Düşüyor, eskicinin arabasında duruyor Adam arabayı sürüyor Diğerleri şaşkın şaşkın duruyor Bi “hasstir” çekiyorum Bi koşu elime kalem alıp, kağıda kendimi vuruyorum |
It was so beautiful poetry.
Congratulations.