Sessizliğin Sesi
gökyüzü toprakla öpüştüğü bir vakit
bir yağmur damlası gri bir buluta sarılmıştı çiçekler koparılmaktan korkuyordu bense duvarda gölgeme rastlamış birikmiş özlemin hayalini kuruyorum oysa kardelen başkaldırıyordu güneşin yakıcı sıcaklığına karşı belki de aşktı bu belki de özlem belki de umut geceye dökülen yıldızlar bir kadının saçlarına düşen yıldızları anımsatıyordu sofraya konan ekmek kadar sıcak yarına dair kurulan düş kadar anlamlıydı sabahı bekleyen şafak kadar sabırsız gök mavisi bulutlar kadar özgür sırtlanan yük kadar gerçekti kurşunsuz bir yalnızlığın ölümü çelikten soğuk yüzler ele sığmayan yalnızlık aynanın yüzüme yansıyan tanımsız silüeti dişle dudak sıkımı kadardı belki de çıkmaz bir umut karşısındayım yolumu bulmaya çalışıyorum yol uzak yol karanlık yol engebeli yol çıkmaz bir sokak alev sarmış bir saman sarısı gibi yol şimdi bağırsam içimden içimdeki sesi bir tek ben duyarım içimde kaç şiddetinde deprem olur kim bilir kaç faili cinayet olurum kim bilir kaç yitik kent kaç ölüm kaç özlem sokakları süpüren rüzgarım belki de belki de ağaçtan düşen yaprak yada denizdeki dalga ne bir ses ne bir nefes nede bir ölüm durdurabilir beni sessizliğin sesi özlemin nefesi hayatın ta kendisiyim ben ibrahim dalkılıç 04.05.2018 00.15 izmir |