NARLIKUYUNARLIKUYU 1 * Hem koy, Hem de köy. Küçük, küçücük... Bir kaç balıkçı lokantası, Bir iki gözlemeci, Bir de lokmacısı var. Ama tantuni her yerde, Mersin’in meşhur yemeği... Müşteri bekler hepsi, Rekabet etmeye utanırlar, Önce dost ve yaren, Sonra esnaftırlar... Dükkanları bahçeli, Renga renk çiçekli. Ev yapmışlar üst katlarını, Anadolu’nun her yerindeki gibi. Yaz aylarında dolup taşar, Kışları sinek avlar! Gelen bir iki müşteriye, Bakar durur gözleri esnafın. Buyur ederler, Kimi gözleriyle, Kimi sözleriyle... Deniz uyur gibi, Sakin ve durgun! Mavi ve temiz! Gidesi gelmez gelenin... Üç adım öte Akkuyu, Eli kulağında nükleer santralin. Radyoaktif sızıntısı Tedirgin eder herkesi! Boynu bükük Kızkalesi’ni bile... Can derdi sarar ahaliyi, Maişet derdi cabası. Kaçar gider ardına bakmadan, Cüzdanı dolu müşteri. Yok olacak yeşil! Bitecek denizde hayat! Kalmayacak Izgaraya atılacak, Ne balık ne kerevit, Yas tutar eli nasırlı balıkçı, Yıllarını koyda geçirmiş esnaf. Uğramaz olur, Müdavim müşteriler. Kimsesiz ve yalnızdır artık, Narlıkuyu’nun güzel koyu, Durgun mavi denizi, Makiyle örtülü tepecikleri... Kına yaksın eline! İnsanı ve doğayı katleden Nükleer yanlısı politikacılar. Temiz enerji üretmek varken, Güneş’ten, rüzgardan, sudan. Israr eder onlar, Çevre kirleten enerji kaynaklarında. Duymazlar yöre halkının sesini, Yaparlar milyar dolarlık tesisleri, Bacaları ölüm kusar! Ürkütücü nükleer santraller! Sıra sıra dizili termik santraller... Ömer Adar-2018 |