İZ DÜŞÜMÜ
\Söyle diz çökeyim,
Söyle yönün nere? Bende bu öfke, sende bu naz. Tıpatıp iki kristal küre.// Bilemiş ağzını zehirli bir dille. Konuşur durur yavan işçi kızları. Havasını suyunu şehrin. Kutupları uzak. Saçları bir yıldızın ağırlığını taşır gibi. Ey aşk diye başlar gün, Ve solunur yol kenarı saksılarda manolya. Eteklerini rüzgâr kaldırır, Yüzündeki tebessüm sultan tiryakisi. Biraz göğün kızıllığı, Hani biraz da kül grisi. Tebeşirle çizer duvara resmini sevmelerin. \Sokakta unutulmuş kedi yavrusu Gibi seslenir arkasından çocukluğunun. Duymaz ki duyana aşk olsun!// Karşı kaldırımda ihtiyar ağaç, Yapraklarını öksürür. Vakit güz. Kuşağı belinde küheylandır hava, Yel üfürür Toz götürür İnce bir hastalıktır aşk Ya da delilik düpedüz. Şimdi sen inzivasında bir ölünün; Son uykusu kadar güzel, Son sözü kadar değerlisin. Ne bir gül ekiminde Ne bayrak dikiminde Ne gün akımında Ne saç büklümünde Ne kent ikliminde Rastlanmazdı izimize. Soframızda Bir parça ekmek Birkaç zeytin tanesi Yeterdi ikimize. Biliyorum... |
Gerçekten çok güzel bir şiir, çok beğendim.
Yüreğiniz dert görmesin inşallah değerli şair
Saygılar, selamlar