ŞAİRİN DESTANIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Uzun yıllardan beri kalemi bırakmış, hiç bir şey yazmamıştım.Bu sitedeki güzel dostlarımın
birbirinden güzel şiirleri ve dostlukları beni teşvik etmiş olmalı ki yeniden yazmayı denemek istedim..Bu benim hikayem... Şiire gelince: Küçük bir çocuktum. Yatılı okulda okuduğum Malatya’ya gitmek üzere Sivas tren garında beklerken Yanıma oturup benimle konuşan ihtiyar bir amca, asker iken kurtuluş savaşını da yaşamış bir komutanından dinlediği bir hikaye anlatmıştı bana tren beklerken... Çok etkilenmiştim...Bu hikayeyi ömrümün her döneminde hüzünle hatırladım... Şimdi yazmak isteyince de bunu yazmaya çalıştım...
Bilinmeli ki bu millet yeni bir kurtuluş savaşına mecbur kalırsa, bu vatanı yolda bulduk zannedenlerin o gün yeryüzünde sığınacakları bir vatanları olmayacak
Bindokuzyüzondokuz yazıyordu takvimler Her yer acı, kan, elem, ağlıyordu mevsimler. Tarihin tanıdığı bu en büyük milletin Haddi hesabı yoktu yaşadığı zilletin. Devletim parçalanmış ölümcül hasta idi Vatana çakal dolmuş milletim yasta idi. Tarihe soruyorum, sorarım, sormalıyım Türk’üm, binlerce yıllık mihnetin hammalıyım. Bilirim ki sormazsam bizden soracak onlar Vatan deyip vatana canını veren canlar. Eğer ibret alırsam tarih tekerrür etmez Gafillerin elinde vatanım elden gitmez. Soru; siz ey vezirler, nâzır paşalar, beyler!.. Siz, adam sıfatında adam olmayan şeyler!.. Çanakkale dururken daha yanıbaşında Ne çabuk unuttunuz şahsi kaygı peşinde. Değil miydi o destan İstanbul savunması O zaman ne arıyor İngiliz donanması?.. Sizden sebep bu zillet milletimin bahtında İngiliz’in işi ne Türk’ün payitahtında. Ne için can verdiler Çanakkale’de canlar Niye toprağa düştü orda onca civanlar. Yoksa o şehitlerden farklımıydı kanınız Daha mı değerliydi o çıkası canınız... Çanakkale’ye layık olsaydınız ya ulan! Adam değil miydiniz, ölseydiniz ya ulan!.. Payitahtım işgalde vatanımda yangın var Dünya dolusu hain bir zavallı hükümdar… .... İşte böyle bir günde altın saçlı bir bozkurt Seda verdi Samsundan; ‘düşmana vermeyiz yurt’! ’Ya istiklâl ya ölüm’ yankılandı her yanda Umut güneşi doğdu vatanımın ufkunda. Erzurum’da Sivas’da Kongreler tertiplendi ‘Milletin kara günü namus günüdür’ dendi. İlk kıvılcımı yaktı İzmir’in gülü Hasan Karayağız bir civan, Tahsin’in oğlu Hasan. Bir kurşunla bin yangın tutuşturdu bir anda Düşmanın acı sonu başlamıştı her yanda. Urfalı İngiliz’e dar etti vatanını Tarihlere yazdırdı şerefini ‘şan’ ını. Antepli darmadağın etmişti Fransız’ı Antep ki çoluk çocuk kadın erkek hep gâzi. Maraş’lı bir imam var Sütçü İmam’dı sânı Bir ateş de o yaktı, Maraş’ın kahramanı. Ey benim Fatma anam, yazısı kara Fatma! Yüreğinde yarası sızısı kara Fatma! Ve analar bacılar ter-ü taze gelinler Çoluk çocuk genç yaşlı, cümle millet seferber. Hürriyetin rüzgârı sardı bütün her yanı Yorgun bitkin milletim kucakladı vatanı. Ankara’da milletin meclisi kurulmuştu Dünyada Türk’ün sesi yeniden duyulmuştu. Eli silâh tutanlar asker oldu orduya Bütün Türkler bir ordu seyretsin bütün dünya… Eskişehir, İnönü, Sakarya er meydanı Mehmedim dar etmişti zalimlere vatanı. Şaşkındı bütün dünya bu amansız savaştan Öyle bir savaştı ki destan içinde destan. Bu savaş bambaşkaydı çok çetindi, çok yaman Dağlar taşlar yanıyor, ölüm kusuyor zaman. ......... İşte bu cehennemin şiddetli günlerinde Düşmana dur denilen cephenin bir yerinde, Bir bölük karargâhı bir tepenin yanında Bir yüzbaşı oturmuş çadırının önünde, Ara sıra el atıp çeplerini yokluyor Yola bakıp duruyor belli bir şey bekliyor. Sabah cephe sakindi ateş açılmamıştı Lakin bir saat önce yeniden başlamıştı. Yolladığı habere cevap gelmesi gerek İçinde endişeler büyüyordu giderek. İki asker belirdi yolun dönemecinde Ellerinde bir sal var, iş var işin içinde. Nihayet iki asker karargâha vardılar Salı yere indirip karşısında durdular. Asker bir selam verdi öne eğdi başını Gizlemek ister gibi gözündeki yaşını. ’’Kumandanım bu Ali, size gelmek istedi’’ Son sözü ‘kumandana götürün beni’ dedi. Saldaki yatan şehit habercisi Ali’ydi Ali karargâhtaki ayağıydı eliydi. Karargâha almıştı okur yazardı diye Ali şiir yazardı gönüllere hediye. Sanki düşman ondaki şairliği görmüştü Kahpe kurşun şairi yüreğinden vurmuştu... Asker uzatıverdi elindeki çantayı Dedi ‘bu Ali’nindi istersiniz bakmayı’. Yüzbaşı hüzünlüydü çok yanmıştı Ali’ye Bir çantası kalmıştı o şairden geriye… Yüreği sızlayarak çantayı karıştırdı İki kağıt parçası bir kuru ekmek vardı. Çıkardı baktı birden yana attı başını Tutamadı gözünde biriken gözyaşını. Şehidin mektubuydu elindeki kâğıtlar Bu kadar acı vermez en acılı ağıtlar. Okudu birisini sanki zehir yutmuştu Nefesi kesilmişti dünyayı unutmuştu. Can anam ellerinden öperim demiş şair Altında da can yakan dört mısralık bir şiir. Anam vuslat ne zamandır bilemem Sağlığından başka bir şey dilemem Yazarım ya bu mektubu salamam Üzülür ağlarsın yanarım anam… Dünya durmuş da sanki kumandan dönüyordu Şehidin yazgısına yüreği kanıyordu. Sonra diğer mektubu okudu yana yana Yine bir fasıl selam ve bir şiir altına. Gözümün nurusun dinmez hasretim Şu yalan dünyada varım, servetim Çok yakında sana olur hicretim Hak nasip ederse dönerim anam… Bir kâğıtla bir kalem uzattı asker birden ’Kumandanım bu size’ dedi ’şehit şairden’. Aldı baktı kâğıda karalandı gözleri Takati kesilmişti okuyunca sözleri. Ali son nefesinde yazmış kumandanına Kalemini batırıp o tertemiz kanına… Vazifemi yaptım Rabbime şükür Kumandanım haklarını helal et, Yolların sonuna vardı bu fakir Ben yolcuyum anam size emanet… Kumandan yaralıydı yüreği kanıyordu Gözleri sel olmuştu Ali’ye ağlıyordu. Sonra eğildi öptü o tertemiz alnını Gözyaşları okşadı şehidin yanağını… ............ Başları bulutlarda oy dağlar…Uca dağlar!.. Vatanımın bağrında yükselen yüce dağlar!.. Seslensem yamacında sada verir misiniz Sinenizde kaç şehit yatar bilir misiniz… Oy dağlar yüce dağlar dumanlı karlı dağlar!.. Eteğinde kimbilir hangi analar ağlar… Bir şair Ali vardı Sivas’lı Suşehri’nden Hatırası silinmez selâm söyleyin benden… Cümleye Hakk selamı kimse ayrı kalmasın Duamdır haklarını rabbim bizden sormasın. Fırsat verme haine ya Rab sendendir medet O karanlık günleri vatanımdan uzak et. Bağrı yanık analar tabuta sarılmasın Anaların gözleri yollarda yorulmasın!.. Cemal Varol 18.05.2008. İstanbul ................................................... Payitaht: başkent Ulan: Bütün dostlarımdan özür diliyorum... Değiştirmek içimden gelmedi. Uca: Yüce, ulu. Hain: Milleti zorda iken kendi ikbali için çabalayan herkes... |