uyu/artık
uyu/artık
eski yazdan kalıp kızıla boyanır gövde uzağı düşleyip, içine düştüğü her günde uyuyan sessizliği yırtarcasına bağırır gece aylak sokaklarda, delişmen karanlığı çağırıp şehir neonları, yangınlarda bırakır yalnızlığı tel tel acı dökülür saçlarından aşağıya masallarda dolan kadehi savurup da sana eskimiş yıldızları düşürürken gözlerine asker olup dizilir şiirlerde mısralar yine yaşadığın her an yeni bir tarih doğurur kalp gözü açık şair gibisin kalanlarınla her gördüğün yüzü ölümlü bilirdin oysa sırlı dünyada -yaşadığın yalnızlık- kördüğüm hırsa bürünür soğuk yanın, gereksizce hırçın ya güneşe geç kalır, yada güneşli doğum zamana balkıyan geceye yorgan olur taşı sıkıp suyunu çıkarırcasına yorgun ellerin sözün, mehtapla dostluğu işte karşında divaneliğin ağır türküsü kulağında çınlarken şimdi tek başınasın dedirtme ayrılık uykusu bölünen gece yatağını ayırtır gizemi toplayan kuytu, usulen ağrıları çağırır çokça sorgudur bolca ölümdür gece kırağı soğuran dal petunyalar açtırır soğuk üzerinde ağrı/yanları kavururken uluyor gece uyuyor karanlık uyuyor el ayak uyanık yalnızlık yalınayak yapıldak sen de: uyu artık.. ….. ilkay coşkun 24.03.2012 Ihlamur Edebiyat Sayı 13- Haziran 2012 |