ayıplı şiir
varlıkdışına kaçıranlar arasında
gölde harakiri yapan japon balığı bile uyandıramıyor beni alık alık bakıyorum afrika’ya ki Afrika;inandığım tek yüzyıl cinayetimin başkenti rüyalarımdan taşan kanım berbat ediyor annemin önlük yerine kullanmam için verdiği babamın derisini banyolar geçiyor önümden ben kirli değilim diyorum sadece suya inancım yok desemde götten yıldızlar düşüyor götten topraklar düşüyor götten devletler düşüyor damarlarıyla dövüyorlar beni yüzümü eritiyorlar beni döküyorlar levhanın üstüne kullanılmış iğnelerle işliyorlar toprağın genital bölgesine tohumumda şal sesi gizli benim tohumumda tül renginde çekilmiş el freni tohumumda çikolataya sıvanmış insan kemiği ve hayvan tabancası kendime geliyorum aynanın gölgesinde soyunuyor götlek şairler,güvenilmez bir cuma gecesi ölü şairlerin kemikleriyle saldırıyorlar bana diyorum ki;olduğunuz yerde kalın siklerinizi kaldırın görelim bakalım ne kadar taşak varmış siz de ruhunuzu ne kadar insan rengine boyasınızda biliyorum tende açılmış yaraya bırakılan külün cengi gibi dirayet yok sizde ki külün rengidir cennette yetişen at ağaçlarının rengi kişneleri toplayan annem derdi ki; adam olan toynağını geçirir desturuna acısından pekmez yapar doğrusun sen,bense dünyaya atılmış güler yüzlü bir kazığım |
Bugün zorla dayatılan hatta hâkim kılınmaya çalışılan şiir beğenisi; anlaşılması güç, bulmacaya öykünüm, imgeyi şiir için değil, şiiri imge için kullanan bir nevi saçmalığın estetize edilmesi hali gibi.
Şiir dergilerinin durumu da/ konumu da bu durumdan farklı ve hatta bağımsız değil.
Birkaç güzel insanın iddalist saiklerle yola çıktığını görür ve ssvinir, umutlanırsınız ancak bir süre sonra da, geniş kitlelere, toplumun tüm katmanlarına ulaşmaktan çok o çok “elit” sanatçı çevresine ulaşmaya çabalıyorlar... / Yani “arkadaş” gurubu aşılamıyor. İşte bu aşılmaz duvar şuursuz, psikyatrik, engelli ürünlere neden olan bir ensest ilişkiye dönüyor.
Bağışla, bazen canım sıkılıyor. Gitme bir yere gözüm. Aldırma bana. Burda olman buraya değer katıyor aslında.