YARA...Asil bir yarayı bileyebilir misin? Dilinden düşmeyeni rencide ederken kader Diler misin en sakil umudu da Kaptırmışsan satır aralarına Serdiğinde her imlece Bulduğun huzurun dipçiğini Tetiklerken ölümlü mevsim… Bir kanadında hicvin Bir halesinde yüreğin Bir de şehla bakışlarında Aşk denen lanetin… Gözünden düşmüşse bir kez aşk, Yarıp da sineyi Çöreklenmişken gazabın rahmetine, Döl yatağında ölümlü sevdaların Nasıl ki yankı bulmaz Ölümlü bedeninden ayrı bir imge kadar Duyguların da bir o kadar İsyankâr. Gömdüğüne biat, Edindiğin matemin: Soluna rağbet Nifak sokulası düşlerin, Kader de iltica ederken cehenneme Hangi sevgiyi diri bilirsin de Denginden ayrı hayatı, Deli bakışlarında acının, Divane olsan da Eşlik eder derdin, tasan Hem de en namerdinden, En kara gölgeyi bile dost bellediğin Heybende ucu yanık mektuplar Kime göndereceğini bilmediğin… Zannımca, deyip de Çekilmişken köşene. Son artık, demenin bedeli Ölümüne yalnızlık ise Sehven yaşadığın Gıyaben unuttuğun Gönül gözünde sivrilen bir kaide Aşkı ifade eden hangi Muteber sinede bulacaksın ki Kendine paye? Busende ısıttığın yine de Dokunmaya kıyamadığın. Yüreğinde pişip de Dilimlenen o kekremsi acıdan bihaber Dünya ahalisine sunduğun kadarsın. Kaybında olsan ne fayda? Hükmen yeniksin işte Hem de fıtratın gizemine tahammül etmeyi Beceremediğinden çok ötesin Yine Hakkın nazarında. Koyul yollara ansızın, Kop gel istersen uzaklardan Yakınına sokulduğun o tek yürek Etse de seni deli divane Yine de; gerisin geri kaçmak Ne fayda? Dirildiğin şunca kelamı, Sivrildiğin öfkende varsın Tövbe et defalarca. Yeter ki, sapma yolundan Sapsa da aşk ibren Şakıyan bülbülden yana. Dağınıklığı ömrün nasıl ki bir celp; Pervasızlığın mademki muteber Hangi dervişten var ki farkın? Yeter ki; İçindeki yansın sönmeden yüreğin feri Varsın dolansın elem ayaklarına. |