Mutlak sıfıra doğru...
Yakılsın denildi şehirler
yakıldı Etekleri zil çalıyordu tramvayın peşi sıra O’nun kurşun döküyordu biri üç gün öylece yatsın yanıma dedim Dökülüyordu ellerim ellerimi gün görmemiş bir küfür gibi savurdum oradan oraya. Ta ki değene değin avuçlarınıza Düne sustu karartma gece ağlayan çocuk yangınsız yatıyordu ben yarsız Ben aynı yüz ifadesiyle yüz adını öptüm kadın geçmedi. Uyuyordum Gök açık göğüm ayaz güğümlerde su ısıt Önce soy sonra soyun beni ellerim gibi çıplak ayakların. Düşüyoruz ve mutluyuz gibi sanki mevsim buğulu huşu içinde Doksan dokuzuncu katın dokuzunda ki pencere kenarında sabahlamış gibi hissediyorum kendimi şöyle inceden sevişiyorum sesinle Sesim sana ait bu güzel. Masallarda hep kötü kadını seven ben Masadan hep aynı hüzünle kalkan ben kırılırken aynam seni gördüm. Saksıda alfabe büyüttüm al bu A ları büyük küçük beni An. Ve hınçla Ve inatla Biraz da korkuyla bilendim zamana ve hüzünlü çatıları çatırdıyor şehrin ağızdan ağıza geçerken Tütün kokulu odalarda sözler. Sobanın üstünde sobanın içinde ve dışında Yaşasın cehennemliklerin yoldaşlığı An kaymasına uğrayan ve uğratan saç tellerini topluyorum itinayla sırf birileri o ismi verdi diye sırf birileri bin yıl önce yaşadı diye sırf birileri bin yıl önce önemliydi diye sevmek zorunda olduğumu düşünmüyorum kimseyi. Mutlak sıfıra doğru giderken Öyle oldu herkesleşti cinnet geçmedi ölmekle Ağzını ver ağzıma ağzına geleni yapıştır ağzıma ağunu ve acını sesim sana ait bu güzel. Mutlak sıfıra doğru giderken nasılda güzel eleriniz diyerek... |