Müebbet Bir Sevdasonu olmayan bir uçurumdan at beni sırtımda parmak izlerin kalsın ama yüreğimden uzaklara gidersen ölürsün sırtımda yüzlerce acının enkazında kalmışım bir senin enkazın mı çok gelecek bana bir senin parmaklarının ağırlığımı günlerce üstümde sabıkalı bir sevda dolanır müebbet bir hapis almış yüreğim sanki balçıkla sıvamışlar göğsümü sanki çelikten zırh giydirmişler benliğime sonra kaç artçı deprem yaşadım kaç infazı verilen çiçeği göz yaşlarımla suladım kaç kurak toprağa düşen tohum oldum sonra buğday tarlası gibi koktu ellerim bilmeden bekledim görmeden sevdim oysa sevmek bir ölümü sahiplenmekti bende ölümü sahiplenir gibi sevdim ah sevdiğim sevmek kutsal bir tanrıçaya tapmaktı ben seni tanrılarla bir tutar gibi sevdim bu zulüm bu yalnızlık niye var bu kan kusan özlem bu idama duran şiirler bu kurşuna dizilen gökyüzü bu karanlık zindan neden var şimdi sanki yokluğunu arar gibiyim yokluğunla savaşır gibi kendime öfke kusuyorum ve toprağa düşen bir damla yağmuru ateşe verir gibiyim sana sığınmaya geldim tenimde gezinen bir sessizlik var yıllanmış bir şarap tadında bir türkü çalmakta radyoda ve yasak bir kentte bir çiçeğin açmasını bekler gibi seviyorum seni ne zaman elimi yüreğimin üstüne koysam uzaktan elini tutup bir sevdayı sende yaşar gibiyim sen kış kadar soğuk bir iklimdin bense yüzüne her baktığımda en güzel çiçeklerin açtığı bir ovanın surlarında gülümseyen bir çocuk sevinci oluyordum sonra namluya sürülmüş bir özlemi paslı bir yüreğin üstünde taşıyorum bu müebbet bir sevdadır ölümün yok edemediği ibrahim dalkılıç 22.11.2017 23.25 izmir |