Zero Şaya / HÜZNÜN SESSİZLİĞİ
şikayet ettim kendimi,içimdeki sana
sızı doluyordu sesime, titriyordu beynimin küçük sevinçleri hava pus ve sis içmişti büyüdüğüm saatlerde sarhoştu çağlar ve zamanlar sis basmış bir sonbahara benzerdi vurulup gidenler gözlerim bir kör sevda tutkunu celladıma uzatmış boynumu arkamdan küfredenler. şikayet ettim seni,içimdeki sana gözlerime baktı gözlerin bir çift günah dökülürken yere, sessizlik alıp götürdü seni sancısı yorgun bir şarkı yüreğin kıyısında batışımı seyrederken, çocuklarımız ölüyordu,öykülerimiz sancı yiyordu oysa tüm yıkımların resmini çizecektim kirlenmemiş bir hayalin şarkısını söyleyecek sonra ölecektim. şikayet ettim seni,içimdeki sana ve tanrıya neden bu kadar benzersin öldürülmemiz tanrıya benzediğimizden mi halbuki herşey ve herkes ancak kendisine benzer hayal insanın düşmanı değil içimizdeki kırlarda gezer nedir peki bu fırtınalar nasıl bir şarkıdır öyle içimdeki seni ezer. hayali için ülkeler aşan şairden geriye ne kald ki, hayaller gizli kumsallarında gömülürler hayatın Yusuf için bahar gözlü Züleyha’mı sandın onu şimdi namlusu olduk insandan silahların. şiir,herkesin içinde olduğu bir kalbe karşı savaştı ve yenildi, direnmiyorum artık üç-beş gramlık direncim daha var siz beni alın götürün şaşkın düşler ben bu kavgayı sürdüremem mahşere kadar. kalbin yamaçlarına insan yıldırımları düşmeyegörsün ölmeye başlar insanın ordaki ötekisi böcekler de örtüşünce görünmeye başlar mahşerin ilk atlısı. üç-beş gramlık sabrım daha var saklanmış derinliklerime onurum,susar yutkunur kendisini,sırtından vurulmuştur hıncından kan kusar; durmayın öldürüm beni. „kaybedecek birşeyin yok artık kaç zaman aşın da pişmez tok başa bela yalnızlık yüreğin incimiştir,hayalin peşine gitmez.“ şikayet ettim seni,içimdeki sana „bir ırmak akmışsa kahkahalar günahlarla yıkanmışsa ve asaleti boyun eğdirilmişse sevginin ve artık hayat sevgi ile yürümüyorsa ve savaşlara tutunsa insanoğlu o zaman yıkması için kesin emir verilmiştir mahşerin dört atlısına“ yokluk beni vurur,hırsınız beni vurur içimdeki isyanlar çığlık olup dilimin uçurumlarına intahar için gelirler, yarım bırakılan şarkıları sırtıma bağlayıp öyle ölüyorum. şiirlerime sorsan insan savaşlarını yazarlar yüreklerinin nasıl kanadığını bir bilsen yapayalnızken arkadan vurulduk ben ve gölgem. Zeki Nurçin |