Tamarin Ağacı
hemşehrim gibidir (inatlarım) ve sevdalarım
içimde taşırım sancısını ne zaman yanlız gezen bir kavram görsem düş yuvama saplarım Tamarin ağacını. lapa lapa bir yağışı vardı üzerime düştüğü zaman yokluğu varlığına çarparım içimdeki sancıları katar katar soğuk bir hayal gibi saçak olup hüznüme sarkarım. kederi ve birbaşınalığı iyi işlediğim zaman tasa ustasıyımdır okunmaz düşlerine dokundum takibinde olduğum kör gözlerin kamçısı çocuksu bir şimşek çocuğa kör sevda masalını anlatırken Tamarin ağacının gölgesindeyimdir. savaşların ortasında durur mered keder mabedi gibi gölgesi, sarı yapraklarında yar kokusu şerbet gibi gece ortasında yara hasretimi büyütür hışırdayan korkusu. sarı yaprağı kırmızı yaprağına bakınca seher vaktirdir bir dalında mendilim asılı, mendilim sallanmaz yokluğu düşlerime serpilmiş rüzgar taklidi. şöyle kalın gövdelidir kırık başlı hayaller gibi sağnak yağar yani sessizliği benim gibi delidir. biz yalancıktan mutluyken gölgesinde martıları seyrederdik ona,"martılar dalına konacak." derdik karşımızda hiç deniz yoktu, Tamarin ağacına işlenmemiş yalanlar söylerdik. kalındır demiştim gövdesi ona sarıldığımızı söylerdik oysa hep uzaktan baktık ona bir şey söylemeden giderdik. kavun karpuz çalınca Tamarin ağacının gölgesine giderdik bir de ayçiçeklerini anlatırdık karanlık düşlediğimiz aşlara sarkınca. bir duruşu vardır uzaktan mübarek hüzün yanardağı sanki kerpiç duvarlı antik masal şerefi elinde fışkırır,rest çekerek topraktan. kurduğum düşleri kaysı çalarak anlattığım sessiz çığlık nasıl da nehirlerarası yüzerdik o dağ benim bu dağ senin gitmeden hepsini gezerdik. ben dalın olurdum,sıcak rüzgarlara uzatırdım hayallerimin avuçlarını avucuma beni terkedecek aşlar damlardı üşürdüm Tamarin ağacı sancıların beni yaprağınmışım gibi saklardı. ben tanrılar ülkesinde aşkı tanıdım sen gölgene analık etmeye devam et üç-beş yaprağını da beni terkeden aşkıma armağan et. hoşçakal Tamarin ağacı hep bir düş gibi lapa lapa yağ bir yıldırım gibi çarp dur sarhoşların kasrına bitene kadar bu sancı... |