Seni Üşüyorum Buradayüzü çelikten bir rüzgar dalgalı bir deniz kıyısı elleri salkım saçak saçları raks ederken rüzgarda bir damla suya hasret bir bedeni bir volkanla yakıyorlardı şu maviye benzer gökyüzünü şu yeşile çalan ağaçları şu su rengi sesini keskin bir bıçakla diliyorlar ve kumdan kaleler yapıyorlar aşkları rüzgar estikçe yıkılıyor ve sessiz bir sokak sarı lambalı bir şehir kirpiklerine düşen kırağı hep ihanet hep siyah bedeni soğuk radyolarda eski aşk şarkıları çalmakta ve canına batan düş kırıkları kadar soğuk bir çiçek ağlaması ihanet sevdalar ardında bir çocuğa sarılmakta düşleri ardında kalan umudunu sıkıyor bir çocuk illegal hayatın kıyısında kalan bir kum tanesi kadar acımasız ve yasak sevdalar biriktirmişiz umarsızca özgürlük kaç mevsim sonra gelir kim bilir kim bilir kaç şiir gömülür mezarsız yüreklere burası mevsimsiz özlemlerle dolu bir kent manzarası yağmurlu bir pencere önü böyle yazılmadı ömür doğum böyle değildi ana rahminde acılar doğmamalı elleri kınalı bir kadın ağlaması yüzümde solmakta hiç tanımadığım bir ölüme sarılıyorum insanlar sevda düşmanı burada umut tükenmek üzere avuçlarım kuruyan nehirler kadar kurak ve karanfiller kurumakta yüreğimin sen tarafında sen kaç karanfil soldurdun içimde kaç yaprak düşürdün dalımdan ve kaç ağlayan çocuk bıraktın ardında ben burada ölüme sarılmış seni bekliyorum mevsim kışa hazırlanıyor bense seni üşüyorum burada ibrahim dalkılıç 28.10.2017 21.30 izmir |
ve karanfiller kurumakta yüreğimin sen tarafında
sen kaç karanfil soldurdun içimde,
Ayrılıklar sevmeyi engellemiyor şair maalesef, işte bazi asklar varkı, kumdan kaleler değil. Şairlerin mısralarinda kendinden birseyler bulduğun, yanik yazlardan kalan...
Tebrikler...
Sevgiyle sevdiklerinizle....