Zaman Ve Biz
sözlerin zamana yenik düştüğü andayız
sadece bu mu? yoksulluğun direnişle kardeşliğine ne demeli ya gerçekleri güneşin gölgesinde arayanlar ve ya dilimizden düşürmediklerimiz belkî ayna gibi parıldayan serapta, kendimizi ilk defa görmenin telaşındayız belki katık beklerken kuru ekmeğe küçük yürekler... belki de kurtuluşun heyecanında saklıdır yaklaşan aşk öncesi sessizlik sustuğunda gece kuşattığında her yeri zifirilik herkeste aynı sual faltaşı gibi bakışlar peki ne demeli, ne yapmalı? sıralanmış sorular katarı geçer aklımızdan ilk oluşumuzdandır bilinmez rütuşa gerek yok olduğumuz gibiyiz lalezar bahçelerde yüzüklü efendilerin merhametine bırakılmışız fermanımız kilden tabletlere yazılmıştır göz alabildiğine uzak bir kuyudan yansıyan, yusufi silüetler belirir . ve asma bahçeleriyle babil gerçek bu ya kapıldı fıravunun haşmetine bütün türler nafile, pusulalar bile küskün, yön bulmaz olmuş nerden girdik bu lanetli girdaba herşey bu buzlu camın arkasında gizli kahrolası bu tanımsız kudurganlıktan ve bu çöl fırtınasından kurtulacağız elbet az kaldı,eyyub’u kıskandıran sabrımızla varacağız o mutlak ütopyaya... 16 Ekim 2017 |