Bu Kent
duydumki;
bu kent vurulduğundan beri hep ağlıyormuşsun alıyormuşsun avuçlarına ölü serçeleri ve sonra kimliksiz halkımın hiç büyümeyen çocuklarının ölü bedenlerine kilitleniyormuş bakışların yankısı duyuluyor kaf dağından yaktığın notasız ağıtların yara hep yara yanaklarında yakılan ağıdın izleri ondandır bugünlerde yağmurlar damla damla hep yüzüme vurur. ıslatır şakaklarıma düşen akları üşütür yüreğimi artık giyindiğim şiirler de ısıtmıyor beni yalnız,yetim ve harabe kentimin çerçevesine sokuluyorum çoğu kez bilinmeyen bir dille sesleniyorum ses vermiyor yıkıntılara gömülen anılarım sevgimden arta kalan bir moloz yığını çığlıklarımın sessiz gölgesinde bir çiğ tanesi gibi sessiz sedasız yokoluyorum ve; ve sen,hala ağlıyorsun... 19 Ekim 2017 |