AH ALMİLÂ
Ah Almilâ; bozulmuş saçını düze katlar,
İkindi vakitlerinde aynalı camlarda. İçimde çatlayasıca koşan rahvan atlar, Seni hatrıma getirir bu kör akşamlarda. Semazenler adını bir nida gibi ulur. Döndükçe semâya ahın büyüsü bozulur. Ah Almilâ; senin için bir kuşu sakatlar, Bir kuş; duman isi kaplamış yüksek damlarda. Almilâ; sen en eski vekilisin Kudüs’ün. Endülüs’te fetih gününün ertesi yüzün. Antik kentlerde senin tarihin kazılıdır. Mısır’da taş lahitlerde adın yazılıdır. Gözlerin; buluştuğu yer geceyle gündüzün. Gözlerin; en az bir katil kadar azılıdır. Hele bir de çökünce Yuşa’ya büyük hüzün, Kalmaz Tel-Aviv sokaklarında tek bir izin. Ah Almilâ ah; gerdanın ve altın gerdanlık. Gümüş tozu serpilmiş sesin ve mavi tonu. Gülsen hemen sana dönüyor rüzgârın yönü. Adımlarınla arşınlanır evimin önü. Ama bilsen Almilâ; içim nasıl karanlık. Sanırsın ki; deprem sonrası bir kent sabahı, Sanırsın ki; bir ölünün en büyük günahı. Aklıma gelmezsen birden, apansız, bir anlık. Almilâ; sen güzel bir kadın oluyorsun hep, Yazarı sinek bakkalı olan romanlarda. Bir gök gürültüsü bile ölümüme sebep, Kıyamet habercisidir sustuğun anlarda. Karşı kaldırımda şarkı söyler eteklerin, Bağ bahçe seni dinler kesilip kulakları. Ah Almilâ ah; savaş alanıdır her yerin, Yarı yolda bir bir indirirler ulakları. Almilâ; yaylalarda bir çobanın türküsü, Kundaktaki bir bebeğin en uzun uykusu. Milâttan önceki ilk devir, son büyük çağsın. Alnımda yazı, kaderime örülmüş ağsın. Derin bir nefes; duyayım kalbimde ağrını. Denizlerden parça parça çekeyim kahrını. Bir bakışın yetiyor dağları oynatmaya, Bir duruşun yeter nizam vermek için aya. Almilâ; bastığın toprakta çiçekler büyür. Yaprağı uluyan ağaç, baharı müjdeler. Gözlerinin bebeği gelir gözümde uyur. Sönmüş yangının gri külü, harı müjdeler. Ah Almilâ; gök gürültüsünden önce duyur, Kirli bulutlar, en temiz yağmuru müjdeler. Kirpiklerinden ok gibi olanları ayır, Çünkü bu ölümüm, bana o yari müjdeler. |
Beğendim...
.......................................... Saygı ve Selamlar..