Kanarken Beneşkali belirsiz bir sevdayı ömrüme katarak özledim dört mevsim yağmur altında kaldım yüz yıllarca fırtınada ama güneşi bekler gibi bekledim seni sen bir güz kadar yaprak dökmüştün içimde ve seni içimin dağınıklığında toparlarken ben bir adım ilerler gibi sevdim seni sonra benim öldüğüm kadar ölü bir toprağa sarıyorlar beni sensiz kaldığım her gün sensiz aldığım her nefes sensiz uyuduğum her gece her saat her saniye seni kuruyan tenime sarar gibi seviyorum tanrının sesimi duymadığı yerdeyim cehennem kadar günahım ben ve öldüğüm yerden sarılıyorum sana özlediğim sevdanın elini tutar gibi oysa siyahım ben beyaza saklanmış umutların içinde kalmışım bazen kendimden uzakta yaşıyorum bazende kendime yasaklanmış bir çiçek kadar özlüyorum seni ama renklerin içinde bir mevsimi saklar gibi bir yağmurun altında ellerini tutar gibi seviyorum seni ve sabahın göğsüne uyanmak isterdim seninle yarı çıplak umutlarıma yakamoz düşerdi zamansız yağan yağmurlara öfkelenip gecelere şiirler serpmek isterdim sonra yürürken sensizliği içimde içimden sensizliği atıp seninle turuncu bir gök altında kirpiklerinden öper gibi seni sevmek isterdim kaç gece sensiz sabahladım kaç gece sesimde sesini aradım kaç gece tenimde parmak izlerini göğsümde saçlarını elimde kokunu yüreğimde seni sonra seni özlediğim kadar seviyorum seni seni anlatmaya lugatımın yetmediği bir gecede vuruluyorum suskunum, sessizim, sensizim bilmiyorsun ama acılarım kanarken ben seni kanıma karışır gibi seviyorum ibrahim dalkılıç 11/09/2017 22:55 izmir |