KURBAN
KURBAN
İşte geldi çattı, Yeni bir kurban bayramı daha. Kiminde tatil, Kiminde kurbanlık telaşı. Koyun, keçi, sığır… Alan alana. Peki ama nasıl başladı bu gelenek? Vakta ki; Bir peygamber vardı, İbrahim’di adı, İbrahim Aleyhisselam. Bir dilek diledi Yaradan’ından, Evlat istedi, Verirsen bana eğer, Geri veririm sana. Rızan için kurban ederim dedi. Cebrail geldi, Bir oğlan çocuğu müjdeledi ona. Sevindi! Çok sevindi İbrahim! İsmail dünyaya geldi. Büyüdü, Yedi yaşına geldi. Ama İbrahim unuttu sözünü, Bir rüya gördü, Ve hatırladı. Kurban etmesi gerekirdi İbrahim’i! Verilen evlat emanetti, Verilen söz de, Bir imtihandı bu. Aldı İsmail’i, çıktı yola, Kalbi hüzün doluydu İbrahim’in, Zordu İsmail’i kurban etmek, Keskin bıçak kesmedi İsmail’i. Cebrail bir koç getirdi cennetten, Rabbın emrini iletti, Bunu kurban et dedi, İsmail bağışlanmıştı. Teslimiyet ve fedakârlıktı bu. Böyle başladı kurban. Kevser Suresi’nde anlatıldı, Mezhepler farklı yorumladı kurbanı, Şafi, maliki, hanbeli sünnet, Ebu Hanife vacip dedi, Alevi, şiî oralı bile olmadı, İslam diye takdim edildi, Azınlıktaki Hanefi görüşü, Camilerde, hutbelerde, vaazlarda. Yüzlerce yıl geçti aradan, İnsanlar değişti, İhtiyaçlar da. Her yıl, Ülkenin et potansiyelinin dörtte biri, Eriyip gitti, Sonra fiyatlar tavan yaptı, Olan fakire oldu. Kurbanlık hayvanlara, Olmadık eziyetler edildi. Kovalandı, Dövüldü, Ayaklarından asıldı. Akan oluk oluk kan kutsandı, Çocuklara gösterildi. Gayr-ı müslimler alay ettiler yüce dinle. İnsan bünyesi sindiremedi, Bunca proteini kısa zamanda. Heba olup gitti, Ne fakire yaradı, ne zengine. Kurban etleri buldu yerini şimdiden, Ya sucuğa, ya dipfrize. Fakir yine kaldı aç! Ve muhtaç! Ömer Adar-2017 |