BİR UÇTAN BİR UCA
seni içerim
ne kahve tadı var sende ne çay tadı hayattır sendeki tadın adı. şimdi bir umutsuzluk içerim genzimden düşürüyor seni tokluğu sövgü taşırım bıraktığın boş yanımla birazdan tadını unutur giderim. verilmiş sözlerinin üzerine iki sancılı yalanını döktüm ekmek kokusu içmişti benzin gibi bakışların nasil olsa pazarlara düşer er geç yoksul yürekler o yüreği katran karası bir geceden söktüm. halbuki şapşal taylar gibi olacaktık seninle bir uctan bir uca tükürecektik zamana ve izafiyetine zamanın kendisine sevişerek küfredecektik hem de ana avrat ’hayde bebegim,’diyecektim,’sende okkali bir küfür at’ gelmedin, sonsuzluğun soğuk bulvarlarında bekledim, günahlar geçti hüzünler ve çığlıklar, buğulu yılların, sancılı insan bakışları bir tek sen kayıptın bir uçtan bir uca... ve keşke ölmeseydi içimizdeki çocuklar düş ırmaklarında yüzecek hayal kentlerimizden güneşe bakacaklardı bir kaç çelme atacaklardı iklimlere iki uzun şarkı söyleyecek zamanı bizim için koşacaklardı bir uçtan bir uca... Zeki Nurçin |
bu güzel şiri yazan yüreğe teşekürler.