GüLe GüLe KuLLaN SoNSuZLuĞuM... şimdi hatırladım seni Adamım hep aklımdaydın dünüm, bugünüm, yarınım gibi özlediğin marazalarımın üzerine yemin ederim valla-billa şiirlerim kırk bir derece ateş içinde yansın tepe taklak olsun ki kelimelerim hiç unutmadım seni hiiiççç hem ben senin bana gönderdiğin leylekleri göğün kalbine kazıdığın sevdamızı nasıl unuturum ki atomu nasıl olsa Einstein icat etti deyip sevgi teorimizi keşfetmiştin sen de saat-mekan farkı olmayan bedevi ellerinle öyle güzel asılı kalmıştın ki sağ ve sol yarıküremde öyle güzel duruyordun yüreğimin yarı ürkek tınısında gıpta ediyordu içimin içindeki şımarttığın çocuk bile avuçiçlerindeki denizde kağıttan gemiler yüzdüyordu habire habire mutluluğa kanat çırpıyordu öksüzlüğümün gözyaşları işte tamda o sırada rolünü değiştiriyordu cici beyinciğim birdenbire sıradışı bir mazeret yaratıyordu hayat oyununda taşımasına taşıyordu bütün hafıza kaydımı, iletileri, geçmişin aklaşan anılarını başıma bir mıknatıs yerleştirmişcesine hep sanaydı çekim alanım aslında -bu beni nasıl da relax ediyordu- belki de seni matematik ve fizikten bile çok sevmemden ama bazen yolunda gitmiyordu şartiyeri atıyordu kırgın saç tellerimin tanımlayamayan volttan beyin lobları ile ilşkimi bile kestiğim oluyordu, inan sanıyordum ki beyin köküm sökülüyor, aklım çıkıyor yerinden yolum yolum yolunuyordu sinir hücrelerim antik bir mağara köşesinde ve ben bir kadavraydım artık kahkaha tufanına tutulan bedenimle ölüler konuşmaz derler oysaki ben şiir bile yazabiliyordum sınırdışı kimliğimle, sıradışı kelimelerimle kalmış ki; konuşmak ne kelime şimdi hatırladım seni ruh bilimcim ve hiç unut(a)madım hiiççç gözlerinin kahveden hüzne kaçan melodisini içtikçe altın telvelerden bir ömürlük fal yazdım gözbebeklerinin loşluğuna "seni sevmek çok güzel şeymiş ömrüm" diye diye en masum gülüşümü hibe ettim kirpik uçlarının adamlığına... nagihan |