SEVİP SEVİP DÜŞMÜŞSE BAŞIN ÖNÜNE...
Kıdemli şarkılar almakta günün yorgunluğunu,
Peşrevi yitik üstelik Ve görkemli alabildiğine Bir de hoyrat bir nakarat Buharı üzerinde hangi sevda ise Nidaları burkan yüreğini kayıp şehirlerin Saklı ruhunda, Asılsız olsa da Metazori bir gölgeyi milat eyleyip Dünün rahlesinde kovuşturduğumuz nice sure. Adı, olsa olsa dünsüz; Yüreği varsın atsın çaresiz; Kıt kanaat mutluluklar en aykırı sureti bile Getirirken tuşa; Sıra dışı sevdaların naşında gizli En hoyrat imge: Sismik belki de semantik; En cibilliyetsiz duygu olsa Nefretin bağnaz yankılarına sığınan Sıra dışı ne çok bağnaz rötuş: Koymuşçasına ellerimle Bulduğuma kani olduğum mu yoksa Verdiğim en peşin hüküm? En aykırı ayraç, Damıtılan benliğin kanayan yaralarına merhem, Sevip sevip düşmüşse başın önüne Kıyamet habercisi. Zaman aralıklı o meal, Yitimlerin yenikliğinde müşkül bir beyan; Adlandıramadıklarıma biçtiğim kisve, Kelimeler bile almazken selamımı Bir de yanık bir kelam; İsli yüzlerin pusu; Soğuk bedenlerin kefareti; Yarım hikâyelerin doğmamış kahramanları Yine yankılı; yine buğulu Alabildiğine sancılı ölümün zikri. Söz birliği etmekten öte İttifakı aksinde uçuşan kırpık yıldız misali Şair ölçerken enine boyuna Biçmekle iştigal hangi suare ise Dokunaklı bir tebessümden gayri Dokunmadığı yalan hangi dize ise Üstü örtülü kopuk bir kinaye. |