Yoksun
Gidenlerin ardından
“Ben seni yoksulluğa ve zulme karşı savaş açan yüreğinden tanımıştım” Yoksun Ama ben; Her çiçekte seni kokluyorum Doğduğun, ağladığın Kucağıma aldığım ilk gün gibisin Ne de güzel kokuyorsun öyle Kokun yüreğime dokunuyor Haberin olsun… Yoksun Ama ben; Bir çiçeği okşar gibi Yapraklarını öpüp öpüp koklar gibi Ve ilk kez Dudaklarımla bir ateşe dokunur gibi Yana yakıla Gözlerinden öpüyorum senin Parmak uçlarımda ateş tanrısı İçimde dayanılmaz bir sızı Ellerim ellerine dokunuyor Saçlarını okşuyorum Alev alev yangına dönüşüyor rengin Düştüğü yeri yakıp yıkan yokluğun Ve kırık bir saat gibi Gözlerime takılıp kalan yüzün Ve buza kesmiş tenin Avuçlarımı yakıyor usulca Haberin olsun… Yoksun Ama ben… Şimdi nasıl Nasıl anlatsam seni? Dağlara, taşlara, dipsiz kuyulara… Nasıl duyursam? Sağırlaşmış yüreklere yokluğunun sesini… Ağlamanın sınırına o kadar da yakın duruyor ki gözlerim Her söz içime düşen bir çığ Bir çığlık Ve bir felaket anı sanki Vurulduğun dağlar başıma yıkılmış da Altında bir ben kalmışım gibi Üstüme varmayın İki gözüm iki çeşme ağlarım şimdi… İşin kötüsü Hiçbir kelimeye de sığdıramam ki ben seni Sen ey! Gelincik çiçeğim benim Seviyorum seni Haberin olsun… Yoksun Ama ben; Ay ışığına karışan yüzünü okşuyorum her gece Haberin olsun… (24 Mayıs 2017) |