Seni SevmekŞiirin hikayesini görmek için tıklayın bu şiir; 12 eylül 1980 darbesinden sonra idam edilen Necdet Adalı, Erdal Eren ve Samsunda işkencede öldürülen öğretmen Abdurrahim aksoy anısına yazılmıştır.
İşçinin günlüğü(6)
(Necdet Adalı, Erdal Eren ve Abdurrahim Aksoy’a) Seni sevmek Maden işçisinin nasırlı ellerinde Ve Zonguldak karası gözlerinin derinliğinde Yanan bir ateş Seni sevmek Zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayanların Terli emeğinin dehşet yorgunluğunda Grizu patlaması kadar korkunç Seni sevmek Bir parça öfke, bir parça hüzün Sevişmek seninle bir parça ömür Ve zorbaların kalesini başlarına yıkacak Su verilmiş proleter bir bilinç Seni sevmek Umudu kaldırıp karanlıklardan Özgürce yatırmaktır aşkın koynuna İşkenceye yardım ve yataklık eden ve ölümü her gün kışkırtıp duran kör karanlık bir hücrede Acımı dindiren bakışların ve bedenimi yakan dokunuşların gibi Seni sevmek, sevebilmek Ve seni ışıyabilmek sabaha kadar; Güneşe koşanlarla el ele verip Sevdaya dillenen şiirler yazmak Ve grevlerde halay çekmek kadar güzel Seni sevmek Yüreğimizde parçalanan Tahrip gücü yüksek bir dinamit Ve söndürülemeyen bir yangın yeridir Samsun’da soğuk bir Şubat günü Seni sevmek, sevebilmek; Karakolda öldürülen insan yanımız Yanan yüreğimizdir… Karadeniz’in dinmeyen öfkesi Yüreğimizi amansızca döven dalgaların sesi Martıların avaz avaz çığlığı Ve işkencede katledilen Abdurrahim Aksoy’un Kanatları kırılan yavru bir serçe gibi Beton zemine atılan çığlıksız bedenidir Dalından kopartılan çiçek ve dudaklarımızdan gasp edilen bir gülüştür seni sevmek Seni sevmek İçimizde yakılan bir kitap külüdür… Uykusuz ve pusu atılmış militan gecelerde Seni sevmek, sevebilmek; Sokaklardaki faili devlet cinayetlerine Karakollardaki kuşkulu ölümlere Karanlık bir korkaklığa Eylül’sü bir suskunluğa Ve gece yarısı zoraki götürülmelere Meydan okumanın bir gülüşüdür Karanlık gecelerde aşkına sığındığım Ve canımı emanet ettiğim bir düştür seni sevmek Seni sevmek Göğün sonsuzluğuna uzanan zafer işaretlerimiz ölüme meydan okunan direnişler Gözaltılar, işkenceler Polise karşı yüzümüzde beliren hınzırca bir gülüş Ve masum bir çocuk sevincidir Bir ekmeği, bir gülü, bir gülüşü Bir kavgayı paylaşmaktır seni sevmek Seni sevmek Zincire vurulmuş bileklerden Eylül damlayan bir parça kan Sevişmek seninle bir parça zindan Ve kilitli dudaklarda çiçeğe duran Çırılçıplak bir bahar dalı… Samsun’da coşkulu bir korsan miting Ve soluksuz bir devrim koşusudur Seni sevmek Kavganın ortasında ölüme gülmek Emeğin özgürce boy attığı dünyaya Özgürlüğe ve aşka Kızgın bir namludan koşar adım fırlamak Göz, gez ve arpacık kadar güzel Seni sevmek Cellâdın korkak titrek ellerinde Bir parça yağlı urgan Sevişmek seninle bir parça gülüş Ve yasaklanmış bir türküdür… Yıkılası idam sehpalarında Ölümün kapı eşiğinde hemen Seni sevmek, sevebilmek; Ölüme meydan okuyan bir gülüş Ve devlet eliyle Çocukluğu, düşleri ve gülüşleri derdest edilen Ve ince kırık bir dal gibi darağacına asılan Erdal Eren kadar güzel Seni sevmek Bir dost gülünün ağırdan yaraladığı Pir Sultan Abdal… Serez esnaf çarşısında yağmur Zulme karşı yoksul bir isyan “…ve yağmurda ıslanan Yapraksız bir dalda sallanan…” Şeyh Bedrettin’in çırılçıplak bedenidir Seni sevmek Darağacında devlete kafa tutan üç yiğit fidan Ve “…asılacak bir adamın…” yerine getirilmeyen son arzusu “…demli, sıcak, güzel bir çay…” Ve “…Rodrigo’nun o ünlü Gitar konçertosu…” Seni sevmek, sevebilmek; Hiç pişmanlık duyulmadan yaşanan kısacık bir ömür Yazılan son mektup Arkadaşlara yollanan selam Kavgadan erken ayrılmanın hüznü Ve yaşamın sonsuz maviliğine “Yaşasın halklarının kardeşliği” diye haykıran Sevda ve devrim yüklü bir yürek Yaşamımızın en devrimci, en güzel, en gülen yüzü Necdet Adalı kadar güzel 8 Ekim 1989 (PTT Şantiyesi)Terme/Samsun |
Kalemin daim olsun
_____________________________Selamlar