LANETLİ GÖLGEM...
Sözcükler, sözcükler unu fak, kekremsi bazense sığ…
Zamansa alaylı Ve mektepli düşlerimin sağanağındayım, Aşkın tefekkürü kadar kutsal, Serkeş bir farkındalık aslında, Gölgem kadar da usturupluyum her şiirde: Ayağımı uzatıyorum usulca şiiri çekerken başıma: Islandığım en kuru sığınak, Sığındığım en sıcak kucak annem gibi. Sus’lara gebeyim madem bir ömür, Zifiri geceden ibaret O tamtakır rehavet; Sarkacı bilinmezin hepten tetikleyici, Zan altında her imge: Kovuşturduğum hangi merhum şiirse Zannımca demelerin de yorgunuyum Üstelik eğilip bükülmeden sevdiğim her yürekte Hece heceyim: Solumda en solgun, Sağımda alabildiğine yılgın, Önümde çaresizliğin tetikleyicisi yalnızlığın alfabesi, Kurak çok kurak gece, Babamdan bilirim, Solaktı yazdığı her hikâyede. Korkuyorum boyutsuzca, Seviyorum ölümüne Yine şiirden zehirlendim gece gece. Tutuklu ne çok insan, Muhafız alayı adeta ölü duyguların tek hâkimi: Ya, ben? Biz olmayı beceremediğim kaçıncı hücre: Tek kişilik üstelik adam boyu, Suratsız üstelik ömür boyu, Kayıtsızlığın çeperinde ne çok hüküm Ne çok hükümlüyüm ta dünden Yarınlara ermeyi beceremediğim Lanetli gölgem. Salyalar saçan iblisi görüyorum ansızın, Sazan misali k/anıyorum her gördüğümü gerçek sanıp; Duyduğuma sağır olsam keşke, Demelerden bile aciz iken Hayta bir siper buluyorum Sanırsın ki çeşmenin başında toplanmış Ölü kadınlar, İçmekse hayat pınarını üstelik Dirileceğinin ümidiyle: Görmediğim her rüyadır müsebbibi yorgunluğumun, Zar atmadığım da en yürekli itiraf? Zan altında zaruri hüznü tetikleyen tek yürek miyim de Sefasını sürüyorum bilumum yanlışın, Cefasını dürtüyorum ardı arkası kesilmeyecek belli Atmadığım hangi çığlıksa yankılanacağı gün gibi aşikâr, Deli fişek arzuların sonu olsa gerek Bir de firari olmasam keşke Şehir gezgini yalnızlığımın en kara günü iken Yazmadan yaşadığıma mı delalet O inkârda, Bir çocuk kadar aczi yetin en dibinde… |